Dünyada olan bitene bakınca aslında Batı uygarlığı denen ve hepimize ideal bir sistem olarak gösterilen medeniyetin nasıl iki yüzlü bir şekilde yönetildiğine bir kez daha şahit oluyoruz.
Bunun son örneği olarak sosyal medya platformlarından Twitter’ın ABD Başkanı Trump ile yaşadığı kavgayı gösterebiliriz.
Beyaz Saray, ABD Başkanı Donald Trump'ın bazı paylaşımlarına 'şiddeti yüceltme' uyarısı koyan Twitter'ı 'terörizme, diktatörlere ve yabancı propagandacılara izin vermekle' suçladı.
Oysa aynı ABD, Türkiye’de iktidara karşı darbe planlayan FETÖ’cü hainlerin Twitter üzerinden yaptıkları propagandayı basın özgürlüğü sayıp, Twitter’ı da bu basın özgürlüğünün yılmaz savunucusu olarak gösteriyordu.
Mısır’da Mursi’ye karşı yapılan darbenin Twitter’da günbegün nasıl planlandığına bütün dünya şahit oldu.
Türkiye’de Gezi Parkı olayları ve 17-25 Ağustos darbe kalkışmasında Twitter yine darbecilerin en etkin propaganda silahı olarak kullanıldı.
Ancak ABD iş kendisine dayanınca ne yaptı?
ABD’nin Minneapolis kentinde George Floyd adlı siyahi vatandaşın polis tarafından öldürülmesinin ardından tepkiler çığ gibi büyüdü. Binlerce kişi sokaklara çıkarken, polisle çatışan bazı eylemciler karakolu ateşe verip dükkanları yağmaladı.
Trump, “Arkama yaslanıp mükemmel Amerikan şehri Minneapolis’te yaşananları izleyemem, ordunun tamamen arkasındayız. Her türlü zorluğu kontrol altına alacağız ama yağma başlarsa ateş edilmeye de başlanır. Teşekkürler” diye mesaj paylaştı.
İşte Trump’ın demokrasisi buraya kadar. ABD buraya kadar demokrat.
Gezi Parkı’nda üç beş ağacı gerekçe gösterip kenti adeta yakıp yıkan göstericilere o hoşgörüyü gösteren ABD, şimdi neden kendi ülkesinde aynı hoşgörüye sahip değil?
O günlerin demokrasi bayraktarı Twitter, bugün neden ABD’de “Çin yanlısı” ya da şiddete destek vermekle suçlanıyor?
Trump, sosyal medya platformlarına ilişkin bir kararname imzaladı ve imza töreninde yaptığı konuşmada, 'Hukuki hakkım olsa Twitter'ı kapatırdım. Bu konuda avukatlar ile görüşüyoruz, hukuki bir süreç yürüteceğiz' dedi.
Ancak Twitter’ın Türkiye’deki olayları körükleme faaliyetlerine karşı getirilen kısıtlamalar yıllarca yire ABD tarafından sözde “basın özgürlüğü” diye eleştirildi.
Türkçe’de bu durumu anlatan çok güzel bir atasözü var.
“Ele verir talkını, kendi yutar salkımı…” Sanıyorum başta ABD olmak üzere Batı uygarlığının yönetmeye çalıştığı ülkelere uyguladığı genel yaklaşım bu.
Ancak bu devran artık böyle devam edemez. Bizden söylemesi…