10 Ağustos 1920, batılıların Türk Ulusunun yurdu olan Anadolu’yu resmen işgal etmelerinin tarihidir.
Bu tarihte son Türk yurdu olan Anadolu’nun parçalanmasını ve her bir parçasının değişik ulusların coğrafyalarına katılmasını sağlayan Sevr Antlaşmasının imzalanmasının 98 ‘ci yıl dönümüdür.
İtilaf devletleri karşısında çaresiz ve aciz olarak duran son Osmanlı Padişahı ve şürekasının imzaladığı bir anlaşmadır Sevr.
Batılıların Sevr’den kasıtları, Türk Ulusunun son ana yurdu olan Anadolu’dan da sürülmeleri ve yurtsuz barksız bırakılmaları amaç edilmişti.
Tabii her amaç da istenildiği sonuca erişmez.
Erişemez.
Eriştirilemez.
Sevr de imzalanmış olmasına rağmen beklenilen sonuca eriştirilemedi.
Eriştirilememesinin altında yatan gerçek ise.
Sevr karşısında, Mustafa Kemal Atatürk’ün haykırdığı parola.
“Ya istiklal. Ya ölüm.”
Ölüm zaten kapıda, kaçınılması mümkün değil. Bari, istiklalim için savaşarak öleyim. Bir ihtimal istiklalimi elde edebilirim.
Bu slogan ile Atatürk ve arkadaşları yola koyuldular.
Kısa bir süre sonra da arkalarına Türk Ulusunu alarak atağa geçtiler.
19 Mayıs büyük Türk Ulusunun kurtuluşa giden ilk mihenk taşıdır. İlk adımıdır.
Amasya Tamimi, Erzurum, Sivas Kongreleri.
Sevr’in yırtılıp, çöpe atılması.
Milli Meclisin açılması.
Milli Hükümetin kurulması.
Buna savaş kabinesi de denilebilir.
Tam bağımsızlık yolunda karar üretilmesi.
Milli egemenliğin ilanı.
Yurdun düşman çizmelerinden kurtulması için düğmeye basılması.
İşte 98 yıl önce bugün, saat 04.30 ‘da büyük taarruz sonuç alınıncaya, düşman yurttan temizleninceye kadar başladı.
Dört günde zafere ulaşıldı.
Aylar yıllarca aşılamayacak iddiasında bulunulan düşman koruganları, dört günde hallaç pamuğu gibi darmaduman oldu.
Batılı emperyalist güçler, Lozan’da tam bağımsız ve egemen Türkiye’yi kabul etmek zorunda kaldılar.
Bu, metozori bir kabul oldu. TC’ni hiçbir zaman içlerine sindiremediler.
Her zaman için Türkiye’yi mercek altında tuttular.
Sevr’i çöpe atan Türkiye. LOZAN’I içlerine sindiremeyen batılılar sözde Türkiye müttefikleri. 21 yy da sakladıkları Sevr’i sandıktan çıkardılar.
Denizlerde, vatanın uzantısı olan “Mavi Vatanın “ gündeme geldiği zaman da onu uygulamaya sokmak için Yunanistan’ı piyon olarak kullanarak. Mavi vatanda Türkiye’nin karşısına çıkardılar.
Tabii Sevr’i dayatanların yanında o dönem Almanya yoktu.
Bu dönem Türkiye’ye, Sevr’i uygulayıcılar kervanına Almanya da katıldı.
Şimdiki Sevr’cilerin taytılları da değişik.
1919’ larda itilaf devletleri adı altında Sevr’i dayattılar.
Şimdilerde ise Avrupa Birliği ünvanı ile Sevr’i dayatmaya çalışıyorlar.
Her şeyi elinden alınmış ve mahvedilmiş bir ulus. Bugünkü gibi o “paçavrayı “yırtıp tarihin çöplüğüne atmıştı.
Türkiye şimdilerde, o dönemlerden bu günlere dek tüm engellemelere rağmen. Çok çok güçlü bir durumdadır.
Batılı emperyalistler, Türkiye’yi denemeye kalkışıyorlar.
Başta sömürücü bir düzen oluşturan AB üye devletleri bunun başını çekiyor. Tıpkı 98 yıl önce çektikleri gibi.
Batılı emperyalist güçler, Türkiye’ye karşı sahte bir dostluk lololosu ile yaklaşa dursunlar. Perde gerisinde de 98 yıl önce gerçekleştiremedikleri emellerini, 98 yıl önce yaptıkları gibi yine zavallı Yunanistan’ı dama taşı gibi kullanarak. Türkiye’nin karşısına çıkarıyorlar.
Anlaşılan o ki Yunanistan’ın yeni nesline 26 Ağustos’u öğrenmemek için bentler konulmuş.
AB ateşle oynuyor ve Yunanistan’a yazık ediyor.
Yarın bir “harrada gürrüde “ olursa. Yunanistan etrafında kendini Türkiye’ye karşı kışkırtanlardan hiç kimseyi bulamayabilir.
Tarih bu sözde müttefiklerle dolu.
Benden söylemesi.
Son pişmanlık fayda eder mi ?