Bilim ve Sanat Yayınları tarafından basılan Dut Kokusu (2019) Sevil Kesimal’ın ilk öykü kitabı. Yazar Öykü Günleri Derneği’nin kurucuları arasında yer alıyor. Öyküleri, Hişt, Varlık ve 14 Şubat Dünyanın Öyküsü Dergilerinde yayınlanıyor. Sarıyer Edebiyat Günleri Öykü Yarışması’nda “Dut Kokusu” isimli öyküsü ile üçüncülüğe layık görülüyor.
Bilim ve Sanat Yayınları tarafından basılan Dut Kokusu (2019) Sevil Kesimal’ın ilk öykü kitabı. Yazar Öykü Günleri Derneği’nin kurucuları arasında yer alıyor. Öyküleri, Hişt, Varlık ve 14 Şubat Dünyanın Öyküsü Dergilerinde yayınlanıyor. Sarıyer Edebiyat Günleri Öykü Yarışması’nda “Dut Kokusu” isimli öyküsü ile üçüncülüğe layık görülüyor.
Bellek bir çeşit anılar yığınağı.
Geçmişle aramızdaki incecik sınırda.
Güzel anıların tatlı huzurunda unutmak ve yaşamaya devam etmek!
İnsan ne kadar saf oluyor, farkına varmadan…
Yukardaki dörtlüğün devamı olan arka kapak yazısı on beş satırlık dizelerden meydana geliyor. On beş öykünün ana düşüncesi, yürekten yansıması olan lirik cümlelerin ara bölümleri kitabın ara bölümleri ile uyumlu.
Yazar öykülerini iki bölüme ayırıyor; unutmaya dair ve hayatta kalmaya dair. Bu şekilde bir yaşam felsefesi fısıldıyor okuyucularına.
Belli bir dönemin panoraması işleniyor dantel gibi satırlar arasında. Seksen darbesi öncesi ve sonrası yaşananlar, yarım kalan hayatlar anlatılıyor, vuslatsız sevdalar sezdiriliyor.
Üzücü anlara ait koku güzel bir koku olsa da mekan tekrarı bizi geçmişe, hüzünlü günlere götürüverir fark etmeden. Kitaba ismini veren ikinci öykü, Dut Kokusu’nda Selda’nın onca yıl bir eve ve bahçeye yüklediklerinin yaşananların gölgesinde anlamsızlaşması, Aydın’ın tutuklanmasının ardından o evde yaşamadığı, yaşayamadığı mevsim, öykünün belkemiğini oluşturuyor. Seksenli yıllarda aynı apartmanda yaşamları kesişen iki gencin on beş yıl sonraki buluşmaları, yalnızlıklar ve yaşanamayanlara ait kırgınlıklar yer alıyor satırlar arasında. Başkalaşıyorlar zaman içinde kadın ve adam. Selda’nın sessizleşmesi, giderek içine kapanmasından, Aydın’ın giderek daha geveze neşeli bir havaya bürünmesinden yeni birer Aydın ve Selda oluşturdular (s; 15). Aydın’ın o gün burnuna gelen ve kendisinin de ne olduğunu kestiremediği o ağdalı aroma, bahçedeki dut ağacına aittir. Yıllarca çeşitli sebeplerle burnuna geliveren Selda’yı arayamamış olduğunun kokusudur aslında. Ve gerçekleşmemiş olasılıkların her biri birer birer tüketir Selda’yı, aynı zamanda başka bir insana dönüştürür.
Biz Neslihan’ı Unutmuştuk isimli öyküde yaşlı kadın “Hepiniz utanın sessizliğinizden” diye çıkışıyor çevresindekilere (s;28). Bu öykü ister istemez Edmund Burke’nin “Kötülerin kazanması için iyilerin seyirci kalması yeterlidir” sözünü akıllara getiriyor. Neslihan’ın üzücü yaşamı kadar olaylara istemeden seyirci kalmış ve değiştirememiş küçük kızın hazin öyküsü de bulunuyor.
Gökyüzü Bir de Martılar isimli öyküde kadınların dayatılan roller dolayısıyla hayatı nasıl ıskaladıkları anlatılırken olay örgüsünün içine bir de Düzce depremi manzarası giriveriyor. Bu öyküde bir metinler arasılık söz konusu. Yazar, Ülkü Yalım Günay’ın Kardinal Kuşu isimli eserindeki “Yaşamak da önemlidir ıspanaklı sufle kadar” dizelerine gönderme yapıyor.
Anlatmasaydım isimli öykü, Aslında Vüs’at O. Bener’in öykücülüğüne bir selam. Düzeltilerini Vüsat O.Bener’in yaptığı bu öykü rüya üzerinden ilerliyor.
Mesafeler isimli öyküde vize alırken karşılaşılan sorular ve istenilen evraklar üzerinden sistemin bireyi değersizleştirmesi sadece arkasında bırakmak istemeyeceği mal varlığıyla değerlendirmesi eleştiriliyor.
Beş bölümlük katmanlı öykülerden meydana gelen Ankara’da Zaman kitabın veda anlatısı.
Hani unutmuştuk! diye bitiyor arka kapak şiiri olan Dut Kokusu isimli şiir. Hepimize aslında hiçbir şeyi unutmadığımızı hatırlatırcasına…