Bugüne dek yüzlerce konferans verdim ve söyleşiler yaptım. Sayılarını unuttum ve zaten saymadım da... Hatırımda kalan özellikle üniversitelerde gençlerle şu veya bu şekilde buluşmalarımızda hep KENDİLERİNE dikkatle bakmalarını öğütledim.
Evdeki en büyük aynanın önüne oturun ve içinden size BAKAN SİZİ GÖRÜN...
Siz gelecekte KİM olacaksınız?
Nasıl bir KİŞİLİK olmayı seçiyorsunuz?
KENDİNİZ gibi misiniz yoksa başkalarına mı benzeyeceksiniz?
KENDİNİZ nasıl bir kişiliksiniz?
TANIMLAYIN BAKALIM...
Sosyal bir varlık olan İNSAN, toplumda nasıl hareket etmeli?
Siz nasıl davranacaksınız?
KENDİNİZE ve BAŞKALARINA elbette...
İYİ İNSAN olmanın özellikleri neler?
Ne çok soru sordum değil mi?
İnanın bana, salonda beni dinleyenlere bundan daha fazla soru sorarım; yanıtlarını içlerinden bulup söylemeleri için de biraz duraklarım.
İnsan kendiyle hesaplaşmayı sık sık yapmalı bence...
Davranışlarını ve düşüncelerini sorgulamalı...
Doğrularla eğrileri tıpkı tahtıravalli gibi ( dangilibişta : Kıbrıs ağzında tahtıravalli demek... Hatırlamam ne güzel bir şey! ) ya da daha kolayı TERAZİ gibi dengeleyin bakalım.
Özellikle YETİŞKİN yaşlardaysanız ve hala ERGEN gençler gibi davranıyorsanız buna daha çok dikkat etmelisiniz.
Çünkü yaşamak SORUMLULUK ALMAK demektir.
Kendi davranışlarınızdan sorumlusunuz, bu BİR...
Size bağlı yaşayan EŞİNİZ ve ÇOCUKLARINIZIN davranışlarından da siz SORUMLUSUNUZ. Hatta ve hatta GENİŞ AİLE tanımı içinde yer alan anneler ve babalarınız, dayı,hala, yeğen ve torunlarınızdan da...
AİLE ilişkileri, kurmaca bir OYUN ya da MAÇ gibidir. Oyuncular davranışlarını diğerine göre AYARLAR...
Her insan bir KİŞİLİKTİR. Kişiliğini ortaya koyma FIRSATI verin. Küçük uyarılarla UYUM kolayca sağlanır ama ASLA BASKI KURMAYIN...
Hayat OYUNUNDA başarmak SEVGİ ve SAYGI ile gerçekleşir.
Bugün dikkat edin OYUNUNUZU GÜZEL OYNUYOR MUSUNUZ?
Kimseyi kırmadan, incitmeden, onlara GÜVEN aşılayarak ve en önemlisi YAŞAMA SEVİNCİ vererek...
Sevgiyle kucaklayarak...
FARKLISINIZ
Güne
Merhabalarla başlayın
İçiniz kıpır kıpır
Siz siz oluverin
Aydınlık gülüşleriniz
Isıtsın yürekleri
Gözleriniz çakışsın
Sevgiler akıtsın
Selamınız saygınız
İnsanlık onuruna yakışsın
Çünkü siz farklısınız....
Ayşe TURAL
HOŞ GELDİN YENİ GÜN
Günaydınlar...
Hava parçalı bulutlu filan değil, inadına kapalı... Ara ara atıştırıyor ve sonra duruyor…
Belki biraz sonra gökleri çatlatırcasına gürleyecek... Şimşekler çakacak... İri iri damlalar düşecek önce... Ardından sağanak başlayacak...
Hiç bitmeyecekmiş gibi yağacak... yağacak... Dereler akacak... seller gelecek... Ama ya sonra...
Pırıl pırıl bir güneş açacak yıkanmış ağaçların, çiçeklerin üzerine...
Hatta hatta kelebekler uçacak kırmızıdan sarıya...
Bal arıları yaseminin özlerini emecek...
Islak dallarda yağmur kuşları cıvıldaşacak...
Hoş geldin yeni gün..
İyi ki geldin…
NE GÜZEL
Güne
Kuşlarla
Ağaçlarla
Güneşle başlamak...
Mavi olup
Masmavilere karışmak
Bulut olup
Dolaşmak gökyüzünde
Gözlerini kapatıp
Olanca gücünle
Düşlemek sevgileri
Ne güzel....
Ne güzel!
Merhabalarının olması
Tanımadıklarıma...
Çiçeğe
Böceğe
Yeşil yeşil bakmak....
Avuçlarında okşamak sevgiyi
Güvercin kanadı gibi....
Varsaymak dostlukları
Yoksaymak ihanetleri
'Varım' diyebilmek inatlaa
'Yaşıyorum' diyebilmek
Ne güzel! ...
Ayşe TURAL
SİZ KİMİN ANILARINDA GÜLÜMSÜYORSUNUZ?
Anılarımızda birileri olur hep...
Çoktan yok olmuş, hayatımızdan çekip gitmiş birileri...
Elimizden tutup bizi gezmeye götüren, gözlerinin içi sevgiyle gülen dedemiz...
Güzel masallar anlatan mahallenin Hanife Ablası...
İlkokul öğretmenimiz mesela...
Oyun arkadaşımız, komşunun kedisi ya da yerine kocaman apartman dikilmiş erik ağacı...
Bir an aklımıza gelince burnumuzun direği sızlamıştır...
Derin bir iç geçirmişizdir...
İyi ki onları tanımışızdır...
Hayatımızda bir yere dokunmuşlar demek ki...
Hem de derin bir yere...
Aslında biz de başkalarının anılarında yer etmişizdir...
Biriyle kahve içmişizdir mesela... Unutamadıkları öyküler anlatmışızdır.
Çocuğunun sorunuyla ilgilenmişizdir... Bir diğerinin çocukken bez bebeklerine elbiseler dikmişizdir...
Gözlerinin içine bakarak yüreğindekileri dökmesini sağlamışızdır...
Parmağını kesen çocuğun parmağını sarıp gözyaşını silmişizdir, başını okşamışızdır...
Sıkıntılı olduğu zamanlarda dert ortağı sırdaşı olmuşuzdur, bir başkasının...
Tanımadığımız birine içten bir MERHABA demişizdir, gülümsemişizdir...
O gülüşe o an çoook ihtiyacı vardır... Öyle yer etmiştir ki yıllar sonra bile bize hatırlatır...
Biz unutup gitmişizdir, oysa...
Anılarında başköşeye kuruluvermişizdir ama haberimiz bile olmamıştır...
Ne güzel değil mi?
Hep güzel olalım, hep sevgi dolu olalım...
O köşelerde, kalplerde yerimiz bulunsun...
UZLAŞ KENDİNLE...
Küçük hesapların odak noktasında DUR...
Kendini DİNLE...
Yüreğini DİNLE...
En önemlisi sessizliğin türküsünü DİNLE...
Kentlerin kalabalığında nice YALNIZ insanların olduğunu GÖR...
Ve İNSANSIZ yalnızlıkları TANI...
Her şeye rağmen
bu DENGELENEMEYEN TERAZİDE
becerebilirsen UZLAŞ kendinle...
Ayşe TURAL
BAZI KAPILAR HAYATINIZDA SADECE BİR KEZ AÇILIR... ( İtalya)
Bu cümle bana 2001 yılında gittiğim İtalya’daki bir olayı anımsattı. Tur ile Roma’da Vatikan’ı gezeceğiz.
Rehberimize göre alışılmışın dışında bir kalabalık var. Güç bela biz de bahçedeyiz. Sekiz on çift görüyoruz, beyaz gelinlikler içinde damatlarla… Yaklaşınca Japon çiftler olduğunu görüyoruz.
Derken merdivenlerdeyiz… Rehberimiz heyecanla öğrendiklerini açıklıyor. Bugün 100 yılda bir gün açılan ALTIN KAPI’dan geçecekmişiz.
Ne inanılmaz bir şey…
Ne kadar süslü bir kapı… Barok stili süslemeler hep altınla kaplı…
Yüzyılda bir rastlanan bir olaya tanık olmak beni çok şaşırttı. O özel günün yaşamıma uğur getirdiğine inandım hep… Bugün bile...
Anlat Bana
yalnızlık nasıl paylaşılır
gece uzatırken ellerini sabaha...
bir dilim ekmek gibi
bölüşülür mü tam ortasından...
satır aralarında neden saklanamaz
camkırığı hüzünler...
yağmursuz bulutlar ne işe yarar ki
gözyaşına susamışsa yürekler...
anlat bana ne olur
bölünmüş saatlerin ortasında
senin ne işin var...
Ayşe TURAL
UMUTLAR İNADINA FİLİZLENSİN...
…
Umut…
Umut…
Yine ve yeniden umut…
Onsuz olur mu hiç…
Yaşamımızın her anında o var. İnsanoğlu ne kadar olduğunu bilemediği bir süre yaşıyor ve noktayı koyuyor. Elbette sürenin uzunluğu, kısalığı önemsiz değil. Ne var ki ortalama ömürde neler yaşandığı ve nasıl yaşandığı önemli…
Olaylara bakış açımız, yaşamla ve sorunlarla başa çıkma tarzımızı belirliyor. Ne kadar olumlu tutum sergilersek her şey daha kolay bir yol çiziyor.
Kısacası her insan her olaya farklı yaklaşıyor. Sorunları farklı yollarla çözüyor. Bunu yaparken de kendinden tavizler veriyor.
Her kayıp bize tecrübe olarak dönüyor anlayacağınız…
Güzel bir hafta sonu diliyorum saygılarımla…