Sanatın her dalı, akla ilk olarak yaratmak sözcüğünü getirir. Hiç kimsenin düşünemediği ya da pek az kişinin tarzı olan düşünme şekli... Bin bir emek ve çaba sonunda ortaya çıkan ürün... Yaratıcılık çok özveri, çok emek, çok da sabır isteyen bir olağanüstülük bence. Belki de herkeste olmadığından bu kadar değerli... Göz kamaştıran yanı bu olmalı...
Sanatın her dalı, akla ilk olarak yaratmak sözcüğünü getirir. Hiç kimsenin düşünemediği ya da pek az kişinin tarzı olan düşünme şekli... Bin bir emek ve çaba sonunda ortaya çıkan ürün... Yaratıcılık çok özveri, çok emek, çok da sabır isteyen bir olağanüstülük bence. Belki de herkeste olmadığından bu kadar değerli... Göz kamaştıran yanı bu olmalı...
Yaşam, ona yüklediğimiz anlamlarla renkleniyor. Nelerden habersiziz kim bilir? Yarını, yarınları hatta az sonrayı bile bilmiyoruz. Tahmin bile edemiyoruz. Bizi neler bekliyor... Başımıza neler gelebilir...
HABERSİZ... Nelerden ya da kimlerden habersiz... Sevgili Abdullah Öztoprak geçen akşam UKÜ’de düzenlediği MODA GÖSTERİSİ ile her zamanki gibi göz kamaştırdı. Gösteri İki bölümden oluşuyordu. Canlı bombaları konu aldığı ilk bölüm HABERSİZ... Dünyada inanılmaz boyutlara ulaşan teröre dikkat çekişi... Fevkalade bir buluşla izleyicinin karşısına geçip onu şaşkına çevirişi... Aramızda rahatça dolaşan, içimize kadar sızan, yanımızdan geçen ama bizim fark edemediğimiz TERÖR... Her şeyden habersiz olduğumuz bir anda çevremizi kan gölüne çeviren inanılmaz, insanlık dışı eylemler... Efekt olarak da verilen bomba sesleri, patlamalar, siren sesleri... Masum insanların arasında dolaşan iblis...
Yağmur çiseliyordu/ Elinde çiçeklerle/ Sevgili bekleniyordu./ Kocaman bir cam binadan/ Denize karşı bakarken/ Bir kahve yudumlanıyordu...
Ardından sanatçının trafik konusunu işlediği ikinci bölüm ÇARPIŞMA... Sokakta top oynayan kız çocuğunun trafik kurbanı oluşu... Fren sesi ve çığlıklar... Onu alıp götüren Azrail’e yalvarışı... Aslında trafik canavarı diye bir şey yok. Canavar olan insanoğlunun kendisi... Suçlarımızdan arınmak adına bir “Trafik Canavarı” benzetmesi yapmışız. İşimize öyle geliyor. Bilip de bilmezden geliyoruz, kendimize yüklenmemek adına bence... İki bölümü de sanatçı kendi sesinden ve yazdığı şiirlerle ilginç kılıyor...
“ Oyunum yarım kaldı/Annem, babam, kardeşim/Delice bana yandı.../Ödevim de henüz bitmedi/ Neden beni onlardan aldın?/ Lütfen karartılı adam/ Kıyma bana/Küçük yüreğim yanıyor...
Melekler kadar güzel çocuğun yalvarışlarına dayanamayan ana melek küçük kızı dünyaya geri gönderir. Elbette Azrail’le Trafik canavarının birbirine girmeleri, savaşları görülmeye değer... Sonunda Azrail, trafik canavarını yok eder. Aslında kimin kimi yok ettiğinden çok, bu işten İNSANOĞLU’nun ne kadar zararlı çıkışıdır önemli olan...
Bu arada UKÜ Moda- Tasarım öğrencilerini de hazırladıkları defileden dolayı kutlamalıyım. Ünlü bir modacıyı davet etmeleri, onların ve UKÜ yönetiminin ne kadar ileri görüş sergilediğinin bir göstergesi bence...
Sevgili ÖZTOPRAK, gerçek bir sanatçı... Üreten, yaratan ve her defasında bir öncekinden özel, bir öncekinden ilerde bir şeyler arayan bir sanatçı... Buluşlarımız bizi ötekilerden ayıran özelliğimizdir aslında. Bence sanatçılar bu nedenle farklıdır ve farklılıklarının da farkındadırlar...
Ertesi gün BİYER kafe bahçesinde ADA TV. İçin yaptığımız sanat söyleşimizde de bunu daha yakından gözlemleme fırsatı buldum. Kendini ve yıllarını bu uğurda seve seve adayan genç sanatçıya gelecek projelerinde sonsuz başarı dileklerimi sunuyor ve yolu açık olsun diyorum. Ancak bizi dünyada temsil eden birine sadece iyi dileklerde bulunmanın yetmeyeceğini; atacağı her adımda KKTC olarak her zaman maddi, manevi desteklerimizi esirgememek gerektiğini de hatırlatmak isterim.