Rumların niyeti ortaya çıktı

“Rumların müzakerelere adil bir barış için değil, Kıbrıs’ta ‘medeniyetler çatışmasına’ zemin hazırlamak amacı ile masada oldukları ortaya çıkmıştır”

“Rumların müzakerelere adil bir barış için değil, Kıbrıs’ta ‘medeniyetler çatışmasına’ zemin hazırlamak amacı ile masada oldukları ortaya çıkmıştır”

Anavatan Türkiye’nin komşularına yönelik sıfır sorun ve yurtta sulh cihanda sulh doktrini ile Ege ve Akdeniz’deki samimi barış gayretlerine Rum-Yunan kanadının yeniden sırt çevirmeye karar verdiği anlaşılmaktadır. Kıbrıs Türkü’nün Ada’da en temel hakkı olan barış ve güven içinde yaşama hakkının tesisi için 45 yıldan beri göğüslemekte olduğu acılara, haksızlıklara, baskı ve zulme rağmen, Rum-Yunan Kanadı Kıbrıs’ta, “medeniyetler çatışmasının” fitilini ateşlemek üzere, çok yönlü bir siyasal ve diplomatik seferberlik başlatmıştır.

Amerika’daki Rum-Yunan lobisinin kilit yöneticilerinden, Gene Rossides imzası ile yurt içinde ve yurt dışında örgütlenmiş tüm Helen dernek ve kuruluşlara, Rumlara yakın basın yayın merkezlerine, lobi, etki merkezi, düşünce kuruluşu ve akademisyenlere gönderilen,16 Haziran 2009 tarihli bir genelgede Obama başkanlığındaki ABD Yönetimi ile ABD Kongre ve Senatosu nezdinde Türkiye’ye karşı diplomatik ve siyasal savaş ilan edilmiştir. “Söz değil eylem ve sonuç getirici kararlar ve Türkiye’ye karşı yaptırımlar” amaçlayan genelge haçlı seferlerini anımsatan bir yaklaşımla Türkiye’yi, Hıristiyanlığın 20. asırdaki en büyük düşmanı ilan etmektedir. Hem de Osmanlı topraklarından doğan 64 devletten biri olarak 500 yıl Türk idaresinde yaşayan Yunanistan’ın bu idare altında din, dil, ırk ve mezhep ayırımı olmadığını ve gerek Balkanlar, gerekse Ortadoğu’da en uzun süreli barış ve huzurun Osmanlı yönetimi altında idrak edildiğini bilmesine rağmen! 1571’den önce, Venedik ve Lüzinyanlar yönetimindeki bir Kıbrıs’ta, Katolik baskısı altında inleyen, tüm mal varlıkları elinden alınan, her türlü dini ve etnik kimliği yasaklanan Rum Ortodoks Kilisesi, tüm mallarına ve özgür ibadetlerine, mülk edinme,miras yolu ile bağış kabul etme,ticaret yapma gibi tüm imtiyazlara ancak Türk idaresi ile kavuşmuş olmalarına rağmen! Avrupa, Yahudilere en büyük zulmü reva görürken, Musevi cemaatine kucak açan Türkiye’yi anti-semetizmle, yani Musevi düşmanlığı ile suçlayabilecek kadar küçülen, gözü dönmüş ve gaflet içinde bir Rum Lobisi ile karşı karşıyayız. Söz konusu Lobilerin Rum ve Yunan Devlet ve Hükümet organlarının bilgisi, desteği ve direktifi altında hareket ettiği bilinen bir gerçektir.

Amerika’da güçlü Yahudi ve Ermeni lobilerini de etkilemeyi ve Türkiye’yi, ABD’nin güvenilemez bir müttefiki konumuna sokmayı amaçlayan bu kampanyada tarihi gerçekler vahşice tahrif edilmektedir. Genelge sözde Ermeni ve Pontus soykırımlarına atıfta bulunarak Kurtuluş savaşında, Atatürk’ün Anadolu ve İzmir’i, işgalci Yunan ordularından kurtarmasını dahi “Rum ve Ermeni Hıristiyanlarının katledilişi” olarak takdim etmektedir.

Amerikan Kongre üyelerini etkilemek üzere Saddam Hüseyin’e karşı başlatılan savaşta bir NATO ülkesi olan Türkiye’nin ABD kuvvetlerine topraklarından geçiş izni vermediğini hatırlatan ve Türkiye’nin bahis konusu izin için sözde 32 milyar dolar talep etmesini, “ittifak adına şantaj” olarak yorumlayan genelge, Rum lobi merkezlerinin, ABD ve AB’den talep ve beklentilerinin çerçevesini şu noktalarda toplamıştır:

1. Türkiye’nin Kıbrıs’taki askeri varlığına ve sözde “hukuksuz işgaline” son vermesi için Türkiye’ye baskı yapılması.
2. Anadolu’dan Kıbrıs’a yerleşen 180,000 Türkün geri dönmesi için TC’ne baskı yapılması
3. Maraş’ın Rumlara iadesi için Türkiye’ye baskı yapılması ve eylem düzenlenmesi
4. Uluslar arası Deniz Hukukunun Ege Denizinde de uygulanması ve Türkiye’nin Ege hava sahası ihlallerine son vermesi
5. Uluslararası Dini özgürlüklerin korunması
6. İstanbul Patriğinin ekümenlik talebi
7. Heybeli Ada Ruhban Okulunun Eğitime açılması
8. Türkiye’de Ortodoks Kilisesine ait, 700 kilise malının Kiliseye iadesi
9. 15 maddeden oluşan uluslararası dini özgürlükler antlaşmasının TC ‘de uygulanması

Bu taleplerin yerine gelmesi için Rum Lobisini Beyaz Sarayın adres, telefon ve e-posta adresine yönlendiren genelge, gerek sözlü ve yazılı girişimlerde gerekse toplantı ve konferanslarda Türkiye’ye karşı aşağıdaki eylem planını önermektedir;

1. ABD Yönetiminin Türkiye nezdinde resmi temasa geçmesini sağlamak
2. ABD Yönetiminin Türkiye’yi dünya kamuoyunda açıkça kınaması sağlamak
3. ABD Yönetiminin Türkiye’ye resmi ziyaret ve temaslarına ara verilmesini sağlamak
4. Eximbank dâhil Türkiye’ye dönük tüm kredilerin kesilmesini sağlamak
5. Türkiye’ye sağlanan askeri yardımların kesilmesini sağlamak
6. IMF ve Dünya Bankası yardım ve kredilerinin kesilmesini sağlamak
7. Türkiye’ye karşı ticari ve ekonomik boykot uygulanmasını sağlamak
8. Uluslar arası Dini Özgürlükler Antlaşmasının 15 kuralının Kıbrıs ve Ege sorunlarına uygulanmasını sağlamak


Rum-Yunan Hükümet ve Devlet Organlarının koordineli direktifi altında, ABD Rum Lobisi Türkiye'ye / KKTC'ye karşı topyekûn bir uluslararası diplomatik saldırıyı başlatmış görünüyor. Söz konusu saldırıların 20 Temmuz haftası artan bir dozla, Aralık 2009, TC- AB sürecinin karar haftasına kadar devam etmesi beklenmelidir.

BM sürecindeki Kıbrıs görüşmelerinde, kırmızıçizgilerimiz yeniden ve kasıtlı olarak tavize zorlanması, bunun mümkün olmaması halinde ise Türk Kanadının 'uzlaşmaz ' ilan edilip kınanması ve amaçlanan yaptırımlara siyasal zemin hazırlanması Rum-Yunan kanadının müzakerelerdeki yegâne amacıdır. Bu senaryo karşısında, başta ABD ve BM ekseni olmak üzere tüm platformlarda etkin bir çalışma içine girmekte geç kalmamalıyız. Reaksiyona ve sürekli savunmaya itilen taraf olmaktan çıkıp siyasal ve diplomatik gündeme şekil ve yön vermeyi elden çıkarmamalıyız.

Kıbrıs'ta 45 yıldan beri uluslararası hukuk ve insan haklarını ayaklar altına alanlar, Kıbrıs Türküne soykırım dâhil her türlü insanlık dışı muameleyi hala pervasızca yürütenler şimdi mazlum taraf, ('injured party') olarak kazan kaldırmaya ve dünya gündeminde, yeniden TC/KKTC aleyhine, talepler yağdırmaya başladılar. Yıllarca sahayı boş bırakıp, Annan Planı Referandumundan sonra bile Rumları sıkıntıdan kurtarmak istercesine ve üzerimizden ambargoların kaldırılmasını ön şart olarak koşma gereği duymadan, müzakerelerin başlaması için ısrarlı girişimler başlatmanın faturası maalesef çığ gibi büyümektedir. TC/KKTC Devletleri
Milletimizle birlikte uzun ve çok yönlü bir mücadeleye hazır olmalıdır!
Bu haber 591 defa okunmuştur

:

:

:

: