Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türk Devletler Teşkilatı’na gözlemci üye olarak bu yıl çok önemli tarihi bir adım attı. 150 milyon nüfusa sahip çok geniş bir Türk coğrafyasının kapısı ülkemiz için aralandı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türk Devletler Teşkilatı’na gözlemci üye olarak bu yıl çok önemli tarihi bir adım attı. 150 milyon nüfusa sahip çok geniş bir Türk coğrafyasının kapısı ülkemiz için aralandı.
Siyaset, ticaret, gümrük, ulaştırma, enerji, sağlık, bilişim, eğitim, gençlik ve spor gibi pek çok alanda bize önemli avantajlar sunacak bu adım daha başlangıç.
Ancak üzülerek görüyoruz ki bu tarihi adım bile bazı çevreler tarafında özelikle küçümseniyor.
Rumlar bile bu gelişmenin önemini bizden daha fazla kavradı. O yüzden ulaşabildikleri her ülkede ellerinden geldiği kadar yaygara çıkarmaya çalışıyorlar.
“KKTC’nin seviyesi yükseliyor” diyen Rumları anlıyoruz da ya içimizde bu adımdan rahatsız olanlara ne diyeceğiz?
KKTC’nin seviyesinin yükselmesi içimizdeki belli bir kesimi neden rahatsız ediyor?
Nedeni gayet basit...
Çünkü federasyon zemininde yapılan görüşmelerin tarihe karıştığını onlar da görüyor.
Federasyon denen şey nedir? KKTC’yi ortadan kaldırıp Rumlarla yeni bir devlet kurma anlamına geliyor.
Bizden devletimizi yıkmamızı ve ortak bir devlet kurmamızı istiyorlar.
Kendi kurduğumuz devleti kendi elimizle yıkma gafletine hiçbir siyasal iktidar düşemez.
Ancak KKTC’ye daha en başından beri inanmayan, “sahte devlet” diye küçümseyen bir grup da ne yazık ki ülkemizde oldukça güçlü bir şekilde boy gösteriyor.
Bu devletin her makamına gelip, her imkanından faydalanan, ondan sonra da KKTC’ye “Sahte devlet” diyen bu kesime söyleyecek bir söz bulmak zor.
Ancak her ne olursa olsun KKTC’nin varlığı uluslararası camiada yavaş da olsa kabul ediliyor.
Verilen siyasi mücadelenin ilk sonuçlarını Türk Devletler Teşkilatı’na gözlemci üye statüsüyle aldık. Ancak bu mücadele henüz bitmedi tam aksine yeni başlıyor.
Uzun solukluk olacak bu yürüyüşte başarılı olabilmek için KKTC’nin varlığına önce iktidarıyla muhalefetiyle biz inanmalıyız.
Aksi halde müzakere masalarında yarım asırdan bu yana yaptıkları gibi yine bizimle oyuncak gibi oynamaya devam ederler. Bizden söylemesi…