Bakın çevrenize…
İyice bir bakın lütfen…
Kim bunlar?
Tanıyor muyuz?
Elbette tanıyoruz. Kızımız, oğlumuz, komşu çocuğumuz, yeğenimiz, öğrencimiz, bizimle çalışan herhangi biri…
Ne çoklar ama… Hepsi TRANSA GİRMİŞ TÜKETİM ÇILGINI… Ellerinde ne var ne yoksa bitirme telaşında…
Kırkına varmış şımarık gençler! ( Böyle olmayanlar alınmasın lütfen) Siz anadan babadan bir şeyler buldunuz… Başınızı sokacak ev, altınızda araba…
Peki siz çocuklarınıza bunları verebilecek misiniz? Açın gözünüzü bakın kızınız ya da oğlunuz boyunuza yetişti. Yarın öbür gün üniversiteye başlayacaklar…
Gün kazanıp gün yiyorsunuz… Elinize üç kuruş geçince neredeyse her gün bir çift ayakkabı / gömlek / elbise alıyorsunuz… Sanki hayat sadece yiyip içmekten ibaretmiş gibi çılgınca her gün bir yerde BOY GÖSTERMEK için bulunuyorsunuz.
Hangi kafede kahveyi kaça içtiğinizi, hangi lokanta ya da barda ne kadar para harcadığınızı anlatırken sizin gibilerle YARIŞIYORSUNUZ…
Kredi kartları ay ortasında sıfırı görüyor çoktan. Geleceği düşünmeden mirasyediler gibi yaşamaktan vazgeçin.
Bakın bakalım sizden geleceğe ne kalacak? Aile ve çocuk sorumluluğunuzdan kaçtıkça batıyorsunuz.
Haberiniz var mı?
Büyüyün artık!
Olgunlaşın...
Bazı şeyleri anladığınızda iş işten geçmiş olabilir. Hayatın aynı düzlükte gitmeyeceğini etrafınıza bakarak öğrenin biraz. Şimdiden yaşlılığınızı düşünün; işin ucunda sefil olmak da var.
Ne ekerseniz gelecekte onu biçeceksiniz.
Ağustos böceği gibi yazın saz çalarsanız kış gelince de oynarsınız. Kimseden bir şey dilenmeyin.
AŞKIM AŞKIM
Biz birbirimizin hiçbir şeyi olmayacaktık
ama her şeyi olduk 'der,Goethe....
Mümkün müdür
Tutkulardan ve duygulardan kaçmak
sence....
Gidiyorum derken
İnadına
Demir atmak yüreğine
Kalakalmak oracıkta...
Ben seni
Beni sevme ihtimalin olmadan sevdim.
Vazgeçişlere gelemem...
Benim hiçbir şeyim de
Her şeyim de sensin...
Duy beni....
Ayşe TURAL
YAMALI PANTOL/ Pantolon
Yıllar önce…
Kızkardeşim Bedriye, İMROZ Öğretmen Okulunu bitirip ilkokul öğretmeni olmuş. İlk maaşı ile de dedeme ( Yenimahalleli Mehmet Ağa / Kamber Mehmet ) bir pantol almış.
Ben Samsun Eğitim Enstitüsünde öğrenciyim. Okullar açılmamış henüz. Biga’dayım.
Bayramyeri’ndeki evimizin kapısından içeri giriyorum. Merdivenleri çıkıyorum. Büyükannem ayak sesimden tanıyor.
“ Ayşe sen misin?”
“ Evet büyükanne benim!”
Büyükannem hayattaki ( sofa) sedire oturmuş, elindeki pantolu yamamaya çalışıyor. Bir yandan da söyleniyor.
“ Yeni pantola YAMA dikmek de nerden çıktı şimdi? “
“ Bu ne büyükanne? Dur bakayım ben sana yardım edeyim.” deyip elinden alıyorum.
İki parça yamayı düzgünce pantolonun diz yerine bir tane, arka tarafına da bir tane olmak üzere güzelce dikiyorum.
Mesele anlaşıldı.
Dedeciğim, maviş gözlü, gözlerinin içi gülen dedem… Yeni pantolon giymeyi ayıp sayan dedem…
İlk maaşı ile çok sevdiği dedesine pantolon alan kardeşim…
Bizler böyle bir kuşaktan gelmeyiz işte… İnsana değer veren, üstü başı ile üstünlük taslamayan, karşısındakini incitmeye korkan kuşak…
Bir parça kuru ekmeği bile ( başka çocuğun canı çekmesin diye) kapı önünde yememize izin vermeyen annelerimiz…
Sizler ne kadar düşünceli insanlarmışsınız…
Her şeyin değerini bilen, diğerini hoş gören, paylaşan kuşak…
Hala böyle insanların var olduğunu bilmek içime su serpiyor.
AŞKIMA AŞK GEREKİR
sen giderken
hüznünü bırakıyorsun geriye...
aşkıma aşk gerekir
umut aşktadır...
sevinçlerimi çalma emi
ben hüzünlerimi
geçmişin ırmağına bıraktım
yavaşça...
dinle bak
zaman çınlatıyor kulaklarımızı...
sen
bahçemin iklimine uygun
zeytin ağacımsın benim...
aşkıma aşk gerek adamım
umutlar aşktadır...
Ayşe TURAL
BİZİM OYUNCAKLARIMIZ
Bizim oyuncaklarımız pilli ya da uzaktan kumandalı olmadı hiç… Bez bebeklerdi… Yüzlerini en güzel kaş- göz yapan mahallenin Necmiye Ablası çizerdi… Ya da minik süpürgelerden yapılırdı… Güzel elbiseler de diktik mi, her biri masal perisine dönerdi…
Ortaokula başladığımda, mahallenin çocuklarının bebek elbiselerini ben, diker olmuştum. En güzel modelleri ben biliyordum. Terzi Saadet Ablanın artan kumaş parçalarını bir sepette biriktiriyor, çocuklara masal perileri hazırlıyordum…
Elbiseler dikilirken de onlara, uydurduğum masalları anlatıyordum… Tatillerde rastladığım (çocukluğumun minik kızları) şimdinin kocaman anneleri, kızlarına beni tanıtıp o günleri anlatıyorlardı…
AŞK ACITIYOR
sevmek
delice ve tutkulu...
damla damla süzülür
çöreklenir acılar
yüreğin en derinine...
ayrılıkları öğrenmek güçtür
her derste...
sıkışır yüreğin
titrer gönül telin...
aşk acıtır
bir vurgundur
okyanusların en derininde...
elvedalar nedense
her aşkta bir defadır
biletler tek gidişe kesilir...
aslında sen
dönüş ülkem olmalıydın
tam da öğrendiğimde
sensiz düşünmeyi...
yüreğimin kırlangıç kanatları
çoktan kırılmış...
aşk inadına acıtıyor
ayrılık varsa...
Ayşe TURAL
'BEN HER ŞEYİ BİLİRİM' EDASI...
Yaşamınızda bu türle sık sık karşılamışsınızdır. Hem akıl sorarlar hem de yine bildiğini okurlar... Eğer soruyorsan en azından bazı düşüncelere katılır ve uygularsın... Her şeyi bildiğine inanıyorsan o zaman sormayacaksın kardeşim...
Öğretmek söz konusu olduğunda, hemen öğretmenler (ve tabi ki kendim) aklıma gelir. Bu sıkıntıları en çok öğretmenler yaşamıştır inanın. Öğrenmek istemeyen, bu konuda ayak direyen, inat eden, sabit fikirlilerle çok karşılaşmışlardır... Şu anda yazıyı okuyan pek çok öğretmenimin kafasını salladığını görür gibiyim...
Toplumlarda bilmediğini bilmeyen o kadar çok insan var ki! Okumuş cahil misali... Oysa gelişmenin ve ilerlemenin tek yolu neleri bilmediğimizi fark etmek ve eksiğimizi severek tamamlamaktır...
Hani halk arasında pek sık tekrarlanan bir öykü vardır:
' Deneyimli kadın, yeni evlenen komşusuna incitmeden öğretmek adına, her gün yapacağı yemeği tarif edermiş. Yarın fasulye pişireceğim. Fasulyeleri geceden ıslatırım... diye başlarmış anlatmaya...Taze gelin de, o anlatırken hep bilirim bilirim dermiş.
Bir gün kadının canı sıkılmış, ' Dur ben sana bir oyun oynayayım da gör...' demiş. Yaprak dolmasını nasıl yaptığını anlatmış... Anlatmış ama en sonunda da yaprakları iplikle bağladığını da eklemiş... Sonuç malum... Gelin sofraya iplikli dolmalar koymuş...
İnsanoğlu, öğrenmeyi sevmeli... Çocuk yaşlarda başlar bu eğitim. Ne iş yaparsanız yapın, onu keyifle, neşeyle, mutlulukla yapın... Ki sizi gören çocuklarınız da aynı keyfi tatsın...
Bence en büyük erdem neleri bilmediğinizi kabul etmek ve hemen öğrenmeye başlamaktır... Öğrendikçe hayatın içinde yer alırsınız, dışlanmazsınız...
Sevgiyle kalın... Gününüz güzel olsun efendim...