İYİ BİR YALITIM MALZEMESİ

Hakan Günday’ın Derz isimli kitabı 2023 yılında Doğan Yayınları tarafından basıldı. İç kapağında okuyucuya bir sonraki romanı müjdeleyen “Derz, İki Roman Arası Öyküler” tanımlaması olan kitabın editörlüğünü Hülya Balcı, kapak tasarımını Cüneyt Çomoğlu, sayfa uygulamasını Yeşim Ercan Aydın yaptı. Değişik kurgu ve teknikle yazılmış 208 sayfalık kitapta 34 metin var.

Hakan Günday’ın Derz isimli kitabı 2023 yılında Doğan Yayınları tarafından basıldı. İç kapağında okuyucuya bir sonraki romanı müjdeleyen “Derz, İki Roman Arası Öyküler” tanımlaması olan kitabın editörlüğünü Hülya Balcı, kapak tasarımını Cüneyt Çomoğlu, sayfa uygulamasını Yeşim Ercan Aydın yaptı. Değişik kurgu ve teknikle yazılmış 208 sayfalık kitapta 34 metin var.
Kitabın ismi olan Derz, Arapça kökenli ve TDK sözlükte, duvar taşlarının veya tuğlalarının harçla doldurulup üzerinden mala çekilerek düzeltilen aralığı olarak açıklanan bir sözcük.
Yazar Hakan Günday yeraltı edebiyatının önde gelen yazarlarından. Halen tam olarak tanımlanmasa da Tekşan Demir yeraltı edebiyatını; “İçerik olarak konuşmaya çekinilenlerden, sosyolojik olarak toplumda iç içe olduğumuz fakat kayıtsız kaldıklarımızdan söz eden belki de birçok kişinin dışa vuramadıklarını aykırı dil kullanarak anlatan, argo ve cinselliği öne çıkarıp cinsel içerikli sözcük ve cümleler kullanmaktan keyif alan alışılmış edebiyata göre nispeten hırçın ve başkaldıran edebiyattır” diye açıklıyor.
Romanlarında olduğu gibi öykülerinde de yeraltı edebiyatı yapan Hakan Günday, “Kana Diz Kana” isimli karikatür-hikâye tarzından sonra çıkan Derz isimli öykü kitabında alışılmışın dışında kurgularla okuyucuya ulaştı.
Derz’i oluşturan metinlerin bir kısmı yazarın daha önce yazılı basında Ot Dergi’de ve Anakara Seyir Defteri adlı fanzinde yer alan eserlerden meydana gelmiş. Biri-Diğeri, Anne-Çocuk, Öndeki-Arkadaki, Adam-Kadın, Başkan-Sağlık Bakanı, Adam-Şehir, Hasta-Doktor diyalogları aslında birer öykünün kurgusunu oluşturuyor. Yazar meselesini okuyucuya iletmek için bazen bir mektup formatından yararlanmış bazen de bir kullanım kılavuzu kurgusunu kendisine araç edinmiş. O yüzden bu metinlerin her birini de birer öykü olarak okumak mümkün.
Ayrıca sayfalarda öykü niteliği taşıyan ve mesajı olan resim, çizim veya kolajlar da mevcut. Yazarın eserlerine aşina okuyucu, bunları kaçırmamak için metinleri tekrar tekrar okumak, resim ve kolajları yeniden incelemek isteği duyuyor. Hakan Günday’ın eserleri okuyucuyu aramaya ve düşünmeye yönlendiriyor.

“Giriş-Gelişme-Çıkış” isimli öyküde, birey olma savaşını bilgisayar oyunlarının içinde yaşayan bir adamın penceresinden izliyor okuyucu. Bilgisayar oyununun içinde birey olmaya çalışırken gerçek hayatı kaçıran, öykünün sonunda söylediği gibi “insanlıktan çıkan” bir adamın varoluş-olamayış öyküsü (s.29).
“Gasp”ta kendisine kalan kısacık zaman dilimlerinde uzak coğrafyalarla iletişim kurarak tehlikeli boyutlarda var olma çabası gösteren bir yeniyetmeyi anlatıyor yazar. Sınavlara hazırlık sürecinin, bilgisayar oyunu ve internetin on üç yaşındaki bir çocuğun hayatını nasıl gasp ettiğini gösteriyor. Kendisi gibi on saatlik eğitim mesaisinden çıkmış ve en az iki saatlik bir ödev seansına girecek arkadaşının üç dakikasını çalmak için asansörün her düğmesine basarak kendisine göndermediği resimlerin intikamını alan çocuğun öyküsünde yarış atı yapılan çocukluklara da sınav sistemine de bir gönderme var. (s.34).
“Lisan-ı-Münasip” (s.57), Biri ve Diğeri’nin diyalogları üzerinden anlatılan bir öykü. Hareket Halinde Hayat söyleşisinde dinleyenlerine anlattığı gibi bir soruyla başlayan yazar, metin bittiğinde akıllarda bin soru oluşturuyor.
Thomas Hobbes’un “Homo homini lupus” insan insanın kurdudur özlü sözü, “İnsan insanın kurgusudur” kolajına dönüşüyor kitabın sayfaları arasında (s.67).
Öykülerin çoğu toplumcu gerçekçi. Aynı paket sigarayı paylaşan Dursun’un, “Esas siz yapmışsınızdır! ve Masis’in, “Kendi kendimizi mi öldürdük yani?” (s.74) diyaloglarından sonra gelinen nokta, gerçeği öğrenme çabası, ellerindeki kâğıtta yazan isim ve isimle ilgili her şey “Sonra” isimli öyküyü bir roman konusu kadar genişletiyor.
“Mekik” isimli öykünün başında, “Bu metin için önerilen okuma hızı: Allegro” cümlesi yer alıyor (s.79). Okuyucu ister istemez bu öneriye uyuyor. Daha bir canlı ve hızlı okuyor giriş cümlesini. Öyküde, kasabalılar tarafından okutulup adam olması için uzak diyarlara gönderilen gençler kurgusuyla, senaristliğini Hakan Günday’ın, yönetmenliğini Onur Saylak’ın yaptığı Şahsiyet isimli televizyon dizisindeki kurgu arasında bu açıdan bir benzerlik bulmak mümkün.
“Siyaset Akademisi 12. Dönem Sözlü Sınavı” gerçeğin mantıklı açıklamasını değil sadece kendi söylediklerinin tekrarını isteyen bir siyaset okulundan Biri ve Diğeri’nin diyaloglarına dayanan öyküsü (s.89).
“Toplum İnşası ve Mühendisliğinde Bir Yalıtım Malzemesi olarak İnsan Eti Kullanımına İlişkin Kılavuz” alegorik bir metin. Böyle bir kılavuzla karşı karşıya kalan okuyucu bunun altında yatan öyküyü arıyor. Metin, Musil’in Niteliksiz Adam’ı gibi bireyleri belli bir potada eritip istenilen kalıba sokarak toplumun şekillendirilmesi üzerine kurulmuş bir toplum mühendisliğinden söz ediyor. “Kendinden farklı olanla birlikte yaşamayı kabul eden hatta bundan mutluluk duyan bir insanı yalıtım malzemesi olarak kullanmanız mümkün değildir. Böylesi uygunsuz malzemeyle kurulan yalıtım sisteminde mutlaka delikler ve ısı kaçakları oluşur. İyi bir inşaat malzemesi olarak yaşama fikrine ısındırılmış toplum, o deliklerden giren bilgilerle içinde bulunduğu durumdan soğumaya başlayabilir” (s.144). Bilinmeyen bir zamanda, bilinmeyen bir coğrafyada distopik bir toplum düzeni için verilmiş ipuçları yer alıyor bu kılavuzda. Belli bir süre çalıştırılmayan duyarlılık kasının eriyip kendiliğinden yalıtım malzemesi haline gelmesini anlatan satırlardan sonra, kitaba adını veren metnin bu olduğunu düşünmeden edemiyor okuyucu. Bu öykü ile “İmparatorluk Özel Kalem Müdürlüğü’nün Dikkatine” isimli öykü arasında bir bağ olması dikkat çekici. Mektup formatında yazılmış bu öykünün başında, hitaptan hemen sonra gelen, “Kendimi bildim bileli kendimi bilemeyeceğimi biliyorum” cümlesi var (s.23). Mektubu yazan, kendisinin hammadde olması ve yerüstü kaynağı olma halini anlatıyor. “Toplum İnşası ve Mühendisliğinde Bir Yalıtım Malzemesi olarak İnsan Eti Kullanımına İlişkin Kılavuz” isimli metin gibi bu metin de alegorik bir öykü. Her iki öykünün bireyleri arasında distopik bir topluma ait olmaları açısından benzerlik söz konusu.
Kadın sorunları da giriyor yazarın satırları arasına. Zamir isimli romanında, “Doğduğu dünyada bütün ödül ve cezaların erkekler tarafından dağıtıldığını gayet iyi anlayan Zerre’ye göre bir erkeğin esiri olmaktan kurtulmanın tek yolu kendi seçeceği başka bir erkeğin esiri olmaktı” cümlesiyle toplumumuzda kırsal kesim kadının içinde bulunduğu çıkmazı özetleyen yazar bu kitabında da Zerre’yi öykülerinin içine alıyor. “Zerre kadar sevmedikleri için hiçbir şeyi, Dersim’in neresi yanıyorsa oraya koştular” (s.121). Burada Zerre sözcüğünü isim yerine veya niteleme sıfatı yerine kullanarak ya da aynı anda her ikisini birden algılatarak yaptığı bir kelime oyunu söz konusu. “09:32” isimli öykü “Sokaklarından tutup seni ısırsam, kültür diye ses çıkar” ve “Bir şerh gibi düşeceğim bu şehre”, cümleleriyle yazarın kelime ve ses oyunları bulunan metinlerden (s.104).
Kitabın sonlarında yer alan, “Açıkçası Seni Tam Olarak Hatırlamıyorum” isimli kurgusu geçmişe mektup olan metin okuyucuya Yunanistan’daki Delphi Tapınağı’nın girişinde yazılı olan öğüdü hatırlatıyor. “Nosce te ipsum” kendini bil diyor. Ama 43 yaşındaki adamın 20 yaşındaki kendisine gönderdiği mektuptan çıkan bir öğüt daha var. Horatius’un bir dizesinde geçen “Carpe diem” anı yaşa-zamanın tadını çıkar, öğüdü. Bu mektubu öykü yapan en belirgin unsur ise mektubun sonundan adamın kendi hayatında bu söylediklerini gerçekleştirememiş olduğunu hissedilmesi.
Kimsenin üzerinde konuşmaya yeltenmediği gerçekleri ve insana ait olanı konu ediniyor yazar.
Hakan Günday kimdir: 29 Mayıs 1976’da Rodos’ta doğdu. İlk romanı Kinyas ve Kayra’yla (2000) edebiyat çevrelerinin ilgisini çeken yazar Günday’ın diğer eserleri Zargana (2002), Piç (2003), Malafa (2005), Azil (2007), Ziyan (2009), Az (2011), Daha (2013), Zamir (2021) isimli romanlardır.
Hakan Günday Daha isimli romanıyla Fransa’nın en değerli ödüllerinden biri olan Medicis’in En İyi Roman Ödülü’ne layık görüldü (2015). Tüm eserleriyle Uluslararası Herman Hesse Ödülü’nü aldı (2022). Daha isimli romanı Onur Saylak yönetmenliğinde beyazperdeye uyarlanıp 2017 yılında gösterime girdi. Yönetmenliğini yine Onur Saylak’ın yaptığı polisiye-dram televizyon dizisi Şahsiyet’in senaristliğini gerçekleştirdi (2018).
Zeynep Yenen’in Mart 2024 tarihli Varlık Dergisi yazısından alınmıştır.

KAYNAKLAR

1. Tekşan, M., Dermir, İ. (2018). Yeraltı Edebiyatının Beslendiği Kaynaklar ve Küçük İskender’in “Bahname” Adlı Eseri. https://kongre.akademikiletisim.com.
2. Hareket Halinde Hayat | Hakan Günday | TEDxYouth@BLIS https://youtu.be/DBKVV5q9h2w?si=q_GZUo7Uk2l1OeZO
3. https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezDetay.jsp?id=aZw6orvZqUZFtQWGoTRehQ&no=4AXT35BOGZD_kEn4G_DNRg
4. https://acikerisim.aku.edu.tr/xmlui/handle/11630/9616?locale-attribute=en
5. Zamir. Hakan Günday. Doğan Kitap.
6. Niteliksiz Adam1. Robert Musil. Yapı Kredi Yayınları.
7. https://www.sanatlaart.com/hakan-gundayin-gozunden-yeralti-edebiyati/
8. Yazmak Eylemi. Ferit Edgü. 2020. Alfa Yayınları


Bu haber 252 defa okunmuştur

:

:

:

: