ÖPÜCÜK KUTUSU...

Küçük kız, televizyon izleyen babasına, parlak bir kağıt rulosunu gösterir:

Küçük kız, televizyon izleyen babasına, parlak bir kağıt rulosunu gösterir:
- Babacığım bundan bir parça alabilir miyim?
- Ziyan etme ama...

Çocuk odasına kapanır. Aradan zaman geçer, baba kızının odasına dalar. Yerler yaldızlı kağıt parçalarıyla doludur. Baba öfkelenir, ben sana ziyan etme demedim mi, der. Çocuğun dudakları bükülür, baba TV’nin başına döner...

Biraz sonra küçük kız, yaldızlı kağıttan kestiği yıldızlarla süslü kocaman bir kutuyu babasına uzatır:
- Babacığın al, bu senin hediyen, der...
Baba kızına sinirlendiği için bin pişman; kutuyu alır, kızını öpüp teşekkür eder... Kurdeleyi çözerek kutuyu açar. Kutunun içinde hiçbir şey yoktur.

Baba küçük kızına döner:
- Bu ne terbiyesizlik! diye haykırır. Boş kutu hediye olur mu?
Küçük kız, yanaklarından yuvarlanan yaşlarla babasına bakar:
- Ama baba, ben onun içini öpücüklerle doldurdum, görmüyor musun? der...

ÇOCUKLUK

Anısına
Kirpiklerim buluşuyor
Bir dere
Masmavi bir gök
Tek bir bulut bile yok...
Necatigil'in dediği gibi
'Toprakta bir telaş bir telaş
Karıncalar öteden beri dostum...'

Sudaki böceğe bir dal uzatıyorum
Kurtuluyor...
Seviniyorum...
Başımı kaldırınca
Güneş gözbebeklerimde
Mantuka toplayan çocuklar
Uzakta çingene çadırları
Yine düğünleri var
'Çingene çit çit, arkası bit bit! ...'
Diyen afacan...

Elime batan dikenin acısı
Gözlerimde nisan yağmurları...
Gün batarken
Mercimek dalı boy atıyor
Yürek vurdukça...

Ayşe TURAL

NERGİS TARLASI...

Annesinin hayata bir türlü tutunamadığını, yeni umutlar büyütemediğini gören kızı, onu alıp şehir dışına çıkarır... Arabayı bir yerde durdurur... Nefis bir manzara... Annesine göz alabildiğine uzanan nergis tarlasını gösterir...

Tarlada milyonlarca nergis soğanı ekilidir. 80 yaşındaki tarla sahibi kadın, bu hayalini 20 yılda gerçekleştirmiştir...

Hayranlıkla tarlayı seyreden anne içini çeker...' Hep böyle bir hayalim olsun, isterdim...'

Kızı 60 yaşındaki annesine döner:
- Sen de kendi hayallerini gerçekleştirmek için bugün, şimdi, hemen başlayabilirsin... Der.

Yaşam felsefenizi bir gözden geçirin bakalım...
Onu doğru algılıyor musunuz?
Yarınlara ait hangi umutlarınızı besleyip büyütüyorsunuz?
Önünüzdeki 10 yıl için tasarılarınız neler?

Uykuya dalmadan biraz düşünmenizi istiyorum... Elbette hayal kurmak serbest...

ÇOCUK

Oyna bebeklerinle doyasıya
Gül yanakların çukurlaşsın
Üzülme elbisen kirlendi diye
Saklambaç oyunlarında sobelendiysen
Oyunbozanlık etme
Bırak oyunlar
En tatlı yerinde kalsın...

Çatma kaşlarını çocuğum
Kahkahaların çınlatsın
Şimdi ortalığı...
Doya doya sev bebeklerini
Düşlerin sınırsız olsun
Çocukluğunun düş olduğu
Zamanları da göreceksin...

Ayşe TURAL

BİZ KÜÇÜKKEN...

Biz küçükken çok büyüktük. Mesela kollarımızı bir açardık, dünyayı kucaklardık. Güzeldik biz küçükken.

Arkadaşlarımızla beraber bir gece uyuyabilirsek eğer nimetti bizim için, lükstü, zenginlikti. Ailelerimiz en az beş kez arardı eve beş dakika geç kaldığımızda. Koşa koşa eve varana dek nefes almazdık ve nerdesin sen sorusunu duymadan cevabı verirdik.

Biz bir gülerdik küçükken, kalbimiz kahkahalar atardı. Biz küçükken öğretmenimiz en yakın arkadaşımızla sıralarımızı ayırmasın diye, teneffüse kadar konuşmazdık.

Not yazardık birbirlerimize. Biz diyorum küçükken bizdik böyle bayağı bir kalabalıktık. Yani biz diyebileceğim kadar çok. Biz küçükken bir büyüktük ki böyle kollarımızı açsak sığmazdı eni boyu.

Sonra mı?
Büyüdük. Kollarımızı açtığımızda bir kişiyi bile sığdıramayacak hale geldik.

Küçülene kadar büyüdük, çok büyüdük yani. Biz olamadık bir daha. Sen, ben olduk. Büyüklük lüks değildi, zenginlik değildi. Koşa koşa büyüdük. Büyürken ne de çok küçüldük.

BU DÜNYA SİZİN

bu kuş
bu böcek
şu dalda açan rengarenk çiçek
sizin...

dağlar, tepeler
en güzel bahçeler
gözümde ışık
gözümde sevgi
tarlada tohum
buğdayda başak
hepsi sizin...

umutlar filizlensin
öpücükler çiçeklensin
dünyanız renklensin
bu dünya
hepinizin...

Ayşe TURAL

ÇOCUKLARINIZ ve SİZ

Çocuklarınız geleceğiniz... Sizi altın ipliklerle çekerek geleceğe doğru götüren varlıklarınız...

Çok seviyorsunuz. Doğrudur, inanıyorum ama her biriniz kendinizce seviyorsunuz...

Hiç düşündünüz mü?
Bu sevgide hatalarınız var mı? Kendinizi bir gün hatta bir saat onlarla birlikteyken dış gözle bir izleyin...

Gerekli gereksiz hep uyarılarda bulunuyorsunuz.
Durmadan bağırarak konuşuyorsunuz..
Hep öfkelisiniz... Bahaneniz var tabi/ siz busunuz...

Orada durun ve düşünün... Ses tonunuzu düşürün bakalım. Karşınızdaki daha çocuk... Sizden korkarsa sizi sevmeyecek... Koşulsuz sevgi yok!
ASLA çocuk deyip de geçmeyin...

Anlamaya çalışın onları... Önlerinde, yanlarında okuluna şu kadar para verdiğinizi başına kakar gibi SAKIN tekrarlamayın. Hayatın pahalılığını da gözlerine sokar gibi durmadan söylemeyin. Eşinizle her fırsatta tartışmayın. Ürkerler...

Hele de onlar söz konusuysa ASLA bunu yapmayın. Kendileri sebep olmuş düşüncesine kapılırlar. Özellikle buluğ çağındaki gençler alıngan olur.

Oyuna daldıklarını düşünerek, anlamazlar diyerek aklınıza gelen her şeyi konuşmayın. Kulakları sizdedir. Her şeyi duyar, görür, anlarlar.

Yemek yemeyen çocuğunuza söylenmeyi bırakın. O gün iştahsız olabilir. Siz söylendikçe yiyeceği iki lokmayı da istemeyecektir. Zorlamayın. Acıkınca yer.

Nerden mi bileceksiniz bunları? Kendinizden... Sıkıcı, bunaltıcı olmayın. Dırdırlanmayın... Her fırsatta kusur aramayın...

Farkında mısınız, aslında siz ÇEKİLMEZ bir insansınız...
Canınızı kim sıkmışsa öfkenizi ona kusun... Çocuğunuz sizi çekmek zorunda değil! Bahaneler aramaya kalkışmayın sakın, haksızsınız...
Çocuğunuzdan ne istiyorsunuz?

Onunla arkadaş olmayı deneyin. Baba ya da annesi olun sadece OTORİTESİ/ KANUN KOYUCUSU değil!

Bugün de ne yapmak istediğini ona sorun. Çocuğu sıkıp bunaltmayın. Yüzünüz gülsün. Her fırsatta bağırmaya yer aramayın. Durmadan eleştirmeyin.Böyle yaparak iyi bir anne ya da baba olduğunuzu mu sanıyorsunuz? ASLA...

Çocuğunuzun sizi sevmesine İZİN VERİN... Arkadaş gibi davranın... Kafadar olun. Bazı konularda yapmasanız bile onun da fikirlerini alın. Büyüdüğünde sizi örnek alsın.

Yaşadığı kendince önemli olan bir konuyu önemsiz göstermeyin. Anlamaya çalışın. Hatta canı sıkkınsa neler hissettiğini sorun. Ben çocukken... diye başlayan hikayeler anlatın, çok hoşuna gidecek; yüzü gülecektir... Fazla ciddi davrandığınızı farkettiğiniz zamanlarda işi şakaya çevirin, üzülmesin.

Hayatı şimdiden ciddiye aldırmayın. Bekleyin büyüdüğünde zaten o yükün altında ezilecektir. Hayattan korkmasını değil HAYATI SEVMESİNİ SAĞLAYIN...

Ona ya da onlara özel zamanlar ayırın. Bir şey anlatırken / saçmalama/ demeyin. Hevesi kırılır. Onun yerine belki böyle yapsak nasıl olur, deyiverin...

Otoriter tutumlar ZORBALIKTIR... İnanın, çocuk buyurgan ses tonunuzdan ürker... Ne zor şeydir çocuk olmak!

Oysa ona değer vererek yaklaşırsanız sizi daha çok sevecektir...

Bu konuda hep çocukluğumu düşünerek onları anlamaya çalışmışımdır. Sevgi dolu kocaman bir ailede büyüdüm. Kimse sesini yükseltmezdi. Her ne söylenecekse bağırmadan, öfkelenmeden söylenirdi.

Bunu böyle, şunu şöyle yaparsan güzel olur, denirdi hep... Çocuğa saygı vardı.

Şimdi kendinize bakıp BEN ÇOK İYİYİM, daha nasıl anne babalar var, haberiniz yok, demekten vazgeçin... Alıcı gözle bakın kendinize ve düzelin...

Ben size çocuğunuzu şımartın, tepenize çıkarın demiyorum ki! Siz ölçülü davrandığınız sürece o zaten bunu yapmaz. Onunla ilgili kararlarda ona da sorun. BUNU YAPACAKSIN dayatmalarından vazgeçin...

Siz kendinizin BABASI ya da ANNESİ olsaydınız bu tip davranan kişiye İSYAN ederdiniz, eminim...

Sık sık kucağınıza alıp sarılın. Üç beş sene sonra kucağınıza almanıza izin vermeyecek. Çünkü pek yakında büyüyüverecek…

Haydi aklınızı başınıza toplayın...
Çok geç olmadan...
Biraz EMPATİ lütfen...

Mutlu hafta sonları diliyorum hepimize…
Aman sıcaklara dikkat
Esen kalın

Ayşe TURAL
Bu haber 1019 defa okunmuştur

:

:

:

: