Araştırmacı yazar Mete Hatay, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Kıbrıs’taki mülkiyet konusuna değindi.
Hatay, Güney Kıbrıs’ta kalan Kıbrıs Türk malları ile ilgili Rum Yönetimi’nin yaklaşımını eleştirerek, “Kıbrıs Cumhuriyeti 650 milyon euroluk istimlak gerçekleştirerek 22 bin dönüm Türk malının üzerinden yollar, barajlar, limanlar, havaalanları, elektrik santralları, araba park yerleri, kiliseler, göçmen evleri, dükkanlar vesaire inşa etti. Sadece Vasiliko Enerji tesisi için geçen yıllarda 850 dönüm Mari/Tatlısulu Türklerin malı istimlak edildi. İstimlak bedelleri ise sadece kayıt üstünde kaldı. Yani mal sahiplerine ödenmedi” dedi
Mete Hatay sözlerine şöyle devam etti: “Türklere ait 7 bin 500 iş yeri ve ev güney göçmenlerinin kullanıma verilmiştir. Hal böyleyken Kıbrıs hükümeti geçici olarak geçirdiği bazı emirname ve yasalarla mallarına ulaşmak veya tazminatını isteyen Kıbrıslı Türklere ise engel olmayı büyük oranda başarmıştır. Yani özet olarak mevcut durumda kuzeyde mal tutan güneyli göçmen her an hukuk yoluyla tehdit altında tutulurken, güneydeki malına da ulaşması engellenmektedir. Şu anda Kıbrıslı Türklerin 150'ye yakın açılmış mülkiyet davası mahkemelerde devam etmektedir.”
Star Kıbrıs olarak bizler de dünkü başyazımızda bu konuya dikkat çekerken, “Kıbrıslı Türkler Rum mallarını aldıysa bile bunun faturasını ödedi. Güney’de kalan Türk malları vardı. Rumlar yıllardır bu malları kullanıyor. İkinci olarak Kıbrıs Türkü yıllardır ambargolar altında ezildi. Bunun da bir faturası vardır.Dünya Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında adaya yardımda bulundu. Ancak Kıbrıs Türkü bu cumhuriyetin dışında bırakıldığı için bu yardımdan hiç faydalanamadı. Paralar hep Rumlara gitti. Rumlar da son 50 yıldır Kıbrıs Türkünün hakkını yedi…” diye yazmıştık.
Yani aklın yolu bir.
Peki bu mesele nasıl çözülür?
Elbette Müteahhitler Birliği Başkanı Cafer Gürcafer’in söylediği gibi harp ile değil…
Meselenin tek çözüm yolu diyalogdur.
Hükümetin Müteahhitler Birliği’ne verdiği olağanüstü yetki, öyle görünüyor ki Sayın Cafer Gürcafer’de bir güç zehirlenmesi yarattı.
Öyle ki bir yanda kendisini Başbakan’ın yerine koyup Rum’a harp ilan ediyor. Diğer yandan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a “masaya otur” diyerek akıl veriyor.
Geldiğimiz durumun özeti tam da budur. Bizden söylemesi…