Dün , Türk Ulusunun , tekrar hayata dönmesi ve dirilişinin , 102‘ci yıl dönümünü kutladık .
Mondros’la başlayan .
Sevr’le yol alan bir tükenişliğin , önündeki engel .
30 Ağustos .
Hasta adamın , ölmesini beklemeden , tabuta konulan bir imparatorluk .
Türk dilini reddeden , Farsça , Arapça karışımı Osmanlıca konuşma ve yazım dili.
Bir ulusu ulus yapan .
Bekasını sağlayan dilidir .
Lisede edebiyat dersinde , Osmanlıca dili ile epeyce cebelleşmişti bizim nesil .
İçten , Türk Ulusuna karşı bir yok ediş .
İdareye bakarsanız , hep devşirme Hristiyanlardan oluşan kadrolar .
Kale , içeriden çökertilmiş .
Sıra , bir fiskelik işe kalmıştı .
Sevr’le , askersizleştirilen ve silahsızlaştırılan Anadolu Türklüğü , işgali hiçbir zaman içine sindirememiş ve kabul etmemişti .
İşte bu ortamda .
Kendini Çanakkale’de göstermiş olan Mustafa Kemal’i , bir kurtarıcı , bir itici güç olarak görerek , benimsemişlerdi .
O hep .
“Milletin azim ve kararlılığına “ güvenmişti .
Türk ulusu , zafere kadar Onu utandırmamış . Ölene kadar da hep yanında olmuştu .
Ölene kadar mı ?
Her geçen yıl , artan bir oranda , Anıtkabir’i hıncahınç doldurmaları da gösteriyor ki , bu , ebediyete kadar gidecek .
30 Ağustos’a , bir de siyasal tarih ve siyasal bilim açısından bakalım .
30 Ağustos gerçekleşmemiş olsa idi , ne olurdu ?
Anadolu , Orta Doğu ve Ege’de , Türk varlığı tamamen yok olacaktı .
Bunu sadece ben demiyorum !
Batılı tarihçiler de diyor .
Türk bilim adamları da söylüyor .
Türk Ordusu , mağlup olsaydı .
Gidilecek köyün minareleri , çoktan gösterilmişti .
Kıbrıs’ta , Türklük kalacak mıydı ?
Türkiye garantör olmasına rağmen , bize 11 yıl yapmadıklarını bırakmadılar .
Kıbrıs Türk Halkı , bir Müslüman cemaat gibi , tıpkı Batı Trakya Türklerinin içinde bulundukları koşullardaki gibi veya Filistin halkının uğradığı akıbet , bizi de bekliyor olacaktı .
Hele hele , Türkiye’siz , Kıbrıs Türkünün hayata tutunmasını tahayyül etmek bile , insanı ürpertiyor .
Zaferle gelen Cumhuriyet , Kıbrıs Türk Halkının bekalığının da güvencesi ve bir umut kaynağı oldu .
Çok badireler atlatan Kıbrıs Türk’ü , her türlü insanlık dışı baskılar karşısında direndi , karşı çıktı , canını verdi , kanını akıttı .
Ay geçmiyor ki , şehitlerimiz anılmasın .
Her taraf şehit kanı .
Atatürk Cumhuriyeti , umut ve beklentilerini boşa çıkarmayarak , Kıbrıs Türk halkı olan soydaşlarının , imdadına koştu .
Adada , varlığının teminatı oldu .
O Cumhuriyet , olmamış olsa idi !
Varın gerisini , siz getirin .
Kıbrıs Türk Halkının , bekalığını sağlayan Atatürk Cumhuriyetidir .
Bu yatsınamaz .
Fakat , Bekalık , batılı emperyalist ve kapitalistlerce , ortadan kaldırma temayülleri , devam etmekte .
Bizans oyunları , yine devrede .
Boreller , yine sahnede .
AB havucu ile Türkiye’yi avlamaya çalışıyorlar .
Aradan , çok zaman geçti , köprülerin altından çok sular aktı .
Şimdi Ankara Hükümeti , AB ‘nin ne menem bir şey olduğunu çok iyi anladı .
Zamanında verilen ve havada kalan vaatler .
Yine son zamanlarda , AB ‘nin genişlemesinden sorumlu makamda oturan Borrel . 5 yıldan beri , aba altından sopa gösterdikleri ve birliğe çağırmadıkları T C. Dışişleri Bakanlarını , güneyin bastırması ile , bu yıl çağırarak , Kıbrıs’ta taviz koparma girişiminde bulunma cüretinde oldu .
Sn. Fidan , Kıbrıs içerikli olan bu çağrıya , çok açık olarak , Türkiye’nin AB , politikasını , gözlerinin içine baka baka söyledi .
“Kıbrıs sorunuyla , Türkiye – AB ilişkileri arasında bir bağ kurulmasının , sağlıklı bir yöntem olmadığını ve herhangi bir sonuç vermeyeceğini vurguladık .”
Sn. Bakan “vurguladık “ diyor .
Vurgu , TC Devletinin vurgusu .
Vurgu , Milli davayı da ayni zamanda vurgulamakta .
Bakan yrd. Nuh Yılmaz da , İİT KKTC ‘nin tanınması isteğinde bulundu .
İşte Güneyin , Yunanistan’ın ve batının sıkıntıları , bundan olsa gerek .