İki Sevgili: İstanbul ve Selanik

Selanik… Bir şehirden fazlası.

Selanik… Bir şehirden fazlası. Adını duymak bile insana hüzünle karışık bir duygu veriyor. O kapıdan içeri adım attığım an tüylerim diken diken oldu. Kaderin Selanik’te başlattığı bir liderin hikâyesi, Anadolu’nun kaderini değiştirdi. Esasında o güzel ev, bir milletin bağımsızlık ateşinin ilk kıvılcımının çıktığı yer. Tüm sade yapısına rağmen Atatürk’ün ruhunu hissettiren bir derinlik var orada. Bu evi gezerken İstanbul’un Dolmabahçe Sarayı’ndaki son günlerini düşündüm. Selanik’te başlayan bir hayat, İstanbul’da hüzünle tamamlanmıştı. İki şehir arasındaki bu bağ, sadece coğrafi değil, aynı zamanda manevi bir bağ.

Bir başka bağ ise iki şehir arasında daha derin bir yerde, fay hatlarında gizli. İstanbul ve Selanik, aynı fay hattında yer aldığı için bu iki şehre “iki sevgili” deniyor. Depremlerin yıkıcı etkisinin ötesinde, bu benzetme beni hep düşündürmüştür. Şehirlerin kaderi bile birbirine bağlı gibi… Bu iki sevgili, tarih boyunca aynı acıları paylaşmış ve aynı umutla geleceğe bakmış. Bir başka bağ ise ikisinin de denize âşık şehirler olması.

Selanik, tarihin her döneminde bir köprü, bir geçit ve bir buluşma noktası olmuştur. MÖ 315 yılında Makedonya Kralı Kassandros tarafından Büyük İskender’in kız kardeşi Thessalonike’nin onuruna kurulan bu şehir, Roma döneminde Via Egnatia’nın stratejik bir durağı, Bizans döneminde dini ve ticari bir merkez, Osmanlı döneminde ise Balkanların kültürel incisi haline gelmiştir. Selanik, Osmanlı’nın hoşgörü ikliminde Yahudiler, Türkler ve Rumların bir arada yaşadığı kozmopolit bir şehir olarak parladı. Şehir, 1492’de İspanya’dan sürülen Sefarad Yahudilerini kucaklayarak onların Avrupa’nın en büyük Yahudi topluluklarından birini oluşturmasına olanak tanıdı. Farklı uygarlıkların izlerini taşıyan bu topraklar, hem Batı’ya hem Doğu’ya açılan bir pencere olmuştur. Bugün Selanik’in taş sokaklarında yürürken, bir zamanlar aynı yerden geçen tüccarların, seyyahların ve liderlerin ayak izlerini hissetmek mümkün. Bu şehir, sadece geçmişi değil, aynı zamanda tarihin yaşayan ruhunu taşıyor.

Selanik’in sahil şeridinde yürürken bir an kendimi İzmir Kordon’da sandım. Sadece balık restoranları değil, sahildeki kafeler de ışıkları ve sıcacık atmosferiyle insanı kendine çekiyor. Günün her saati cıvıl cıvıl.

Selanik’te Gezilecek Tarihi Yerler

1. Atatürk Evi Müzesi: Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu ev
2. Beyaz Kule (Lefkos Pyrgos): Osmanlı döneminden kalma, Selanik’in simgesi haline gelmiş kule.
3. Rotonda (Aziz George Kilisesi): Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine tanıklık etmiş eşsiz bir yapı.
4. Galerius Kemeri (Kamara): Roma İmparatoru Galerius’un zaferini simgeleyen görkemli bir zafer takı.
5. Agios Dimitrios Kilisesi: Selanik’in koruyucu azizi Aziz Dimitrios’a adanmış, Bizans dönemine ait önemli bir kilise.

Selanik’te Aristo Otel’i tercih ettim çünkü merkezi konumu ve sıcak atmosferiyle dikkat çekiyordu. Sahile yakınlığı sayesinde yürüyüşler için idealdi, ayrıca otelin kafeteryasında kahve içerken kendimi Galata’da gibi hissettim. Hem rahat hem de şehri keşfetmek için çok uygun bir yerdi.

Selanik’te akşam yemeği için Rouga’yı tercih ettim ve çok memnun kaldım. Lokal halkın da sıkça geldiği bu mekânda ürünler hem taze hem de çok lezzetliydi. Sıcak atmosferi ve güzel müzikleriyle keyifli bir akşam geçirdim. Eğer tekrar Selanik’e gidersem, mutlaka uğrayacağım yerlerden biri. Akşam yemeği için hem lezzetli hem de samimi bir mekân arıyorsanız, Rouga tam size göre.

Selanik’ten Bir Sonuç

Selanik, İstanbul’a hem çok yakın hem de ruhuyla çok tanıdık bir şehir. Ancak burayı benim için özel kılan, Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu topraklar olması. Atatürk olmasaydı Selanik’e gider miydim? Bilmiyorum… Muamma ….! Ama onun izini sürmek, bu şehri benim için unutulmaz hale getirdi. Selanik, tarihe ve huzura dokunmak isteyenler için mutlaka görülmeli.
Bu haber 80 defa okunmuştur

:

:

:

: