217 günden beri haksız bir şekilde Güney’de tutuklu bulunan Simon Aykut’un Rum İstinaf Mahkemesi’ne yaptığı üç başvuru da reddedildi.
Yani bir başka ifadeyle Rum adaleti, KKTC vatandaşı Simon Aykut’a istinaf hakkı bile tanımadı.
242 ayrı suçlama ile yargılanmakta olan Aykut son duruşmada, yargı konusu yapılan mülklerin, Rum yönetiminin otorite ve yetki sahibi olmadığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunduğunu hatırlattı.
Dolayısıyla cezai yetkinin de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mahkemelerine ait olduğunu, Rum Ağır Ceza Mahkemesi’nin cezai yetki kullanamayacağını söyledi.
Diğer yandan davayı uzattıkça uzatan Rum mahkemesinin süreci kötüye kullandığı da Simon Aykut tarafından duruşmada açıkça dile getirildi.
“Ben burada bir suç işlemedim. Rum yargısı en temel savunma hakkımı bile yok sayıyor. Kuzey’deki şahitlerimi mahkemeye dahi getirtemiyorum. Çünkü hepsi tutuklanma korkusu yaşıyor” diyen Simon Aykut’un feryadı ne yazık ki sadece Rum mahkemesinin salonunda yankılandı.
Medeniyetin beşiği olmakla övünen uygar Avrupa Birliği, kendi üyesi olan Rum yönetimindeki bu insan hakları ihlalini görmedi, duymadı, Avrupa hukukunun hiçe sayılması karşısında üç maymunu oynadı.
Mülkiyet sorununda Rumların elinde siyasi şantaj unsuru olarak kullanılan Simon Aykut, 74’üncü yaş günün geçen ay cezaevinde kutlamak zorunda kaldı.
Yeni yıla cezaevinde giren işadamının sağlığıyla ilgili mahkeme sunduğu raporlar da ne yazık ki Hristodulidis yönetimi tarafından güdümlü Rum yargıçlar tarafından önemsenmedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi karaları ve içtihatlarını da yok sayan Rum yargısının bu tutumu apaçık Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ekonomisine bir saldırıdır.
Önümüzdeki aylarda beşli konferansta masaya oturup Kıbrıs Türk tarafını köşeye sıkıştırmayı düşünen bu zihniyet, Kıbrıs Türkünün yıllardır sürdüğü mücadelenin ne derecede haklı olduğunu bir kez daha bizlere gösteriyor.
Simon Aykut’un Güney’de tutuklu olarak cezaevinde tutulması, Kıbrıs Türküne ve burada yatırım yapan herkese de bir tehdittir.
O yüzden Simon Aykut meselesi sadece kişisel bir dava değil, aynı zamanda bir memleket meselesidir.
Devletin yetkili makamlarının da davayı, bu ciddiyetle ele alması elzemdir. Bizden söylemesi…