Herkesin sımsıkı sarılmak istediği bir insan,
Deli gibi gitmek istediği bir şehir,
İçinde kaybolmak istediği huzurlu bir ev, kitaplar, bir papatya, bir gül, tarlası vardır...
Hani sıcacık kalpler vardır ya en çok da insan o sıcacık kalplerde kaybolmak ister.
Hani insanın sevdikleri elinden tuttuğu zaman iyileşir ya öyle birşey. Kalplere iyi gelebilmek insan ayırımı yapmadan yaşayabilmek. Ne büyük erdemliktir. Her insanın sıkı sıkı sarılacağı bir insan olmalı yoksa insan acı çeker.
“Bana bir gün sordular: ‘Şimdiye kadar yaşadığın en dayanılmaz acı nedir?’
‘Ruhun acısı,’ diye cevap verdim… Kimsenin görmediği, kimsenin anlamadığı o acı.
Çaresiz bir acı, insanın içini çürüten ama sadece acıyı yaşamaya devam etsin diye onu hayatta bırakan bir acı…
Çünkü ruh yaralandığında, o acı asla kaybolmaz… Zaman onu iyileştiriyor gibi görünse de, sadece bir anı - tek bir anı - onu yeniden kanatmaya yeter.”
'Uzun zamana adını yazıyorum,
Mevsim kıştı,
Üşüyordu yapraklar
yalnızdı adın...
Bir yol gidiyordu.
Yeşilırmak sokaklarından
Masmavi Denize.
Issızdı akşam,
Çıplak ayaklarım yara bere çakıllı denizde.
Ben gidiyordum,
Nasılda üşüyordum.
Üşüyordu.
Adım,
Adının yanında üşüyordu
Ve
Y O K T U N
Sizi Seviyorum...