Başbakan Ünal Üstel, sendikalar, siyasi partiler ve Barolar Birliği ile bir araya gelerek okullarda başörtüsü sorununu aşmak için çalışma başlattı…
Başbakan Ünal Üstel, sendikalar, siyasi partiler ve Barolar Birliği ile bir araya gelerek okullarda başörtüsü sorununu aşmak için çalışma başlattı…
“Çocuklarımızı ayrıştırmamak adına çözüm için adım attık” diyen Başbakan’ın ortak bir çıkış yolu arama fikrine destek verilmelidir.
Başbakan, “Toplumu germeme ve bölmeme adına istişareden yanayız” diyor.
Bu çağrıya kim ve neden karşı çıkabilir?
Öğretmen Sendikaları, Disiplin Tüzüğü’nün geri çekilmesine rağmen fiiliyatta bir dayatma olduğunu savunarak, laik eğitim vurgusu yapıyor.
Hükümetin niyeti gerçekten bir dayatma olsaydı, Meclis’te çoğunluğa sahip Başbakan Ünal Üstel’i kim, nasıl engelleyebilirdi?
Burada uzlaşma adına ortaya konan çabayı görmemek için kör olmak gerekir. Ne yazık ki sendikalarımız da fiziken olmasa bile siyasi bir körlük içinde ideolojik saplantılarla hareket ediyor.
“Kılık-kıyafet yönetmeliği gereği çocuğu sınava almama gibi bir hukuki çerçeve olup, olmadığı” sorusu üzerine Disiplin Tüzüğü'nü yorumlayan sendikalar, öğrencilerden beklenen davranışlar olduğunu belirterek, bunlardan birisinin siyasi sembollerle okula girilemeyeceği olduğunu kaydediyor.
Peki başörtüsü siyasi sembol mü?
Ya da soruyu şöyle soralım.
CTP’nin yeşili ya da UBP’nin turuncusunu da siyasi sembol olarak kabul edecek misiniz?
Hepimizin mücadelesine hayranlık duyduğu dünyaca ünlü devrimci lider Che Guevara’nın tişörtü ya da fotoğrafları pek çok öğrencinin kullandığı eşyalarda var.
Onlara da aynı duyarlılığı gösteriyor musunuz?
Kaldı ki inanç hürriyeti kapsamında ele alınması gereken başörtüsü, bu örneklerin hiçbiriyle kıyas dahi kabul etmez.
Tek bir öğrencinin bile başörtüsü nedeniyle eğitim hakkından yararlanamamasını, bir eğitimci olarak nasıl içinize sindirebiliyorsunuz?
Güney’de bile yapılmayan baskıyı Müslüman Türk çocuklarına uygulamaya çalışmak, akıl alır gibi bir yaklaşım değildir.
Bu ülkenin başı örtülüye de başı açık olana da engin bir hoşgörüsü vardır.
Kimse inancı, ırkı, rengi, dini, dili nedeniyle ayrımcılığa tabi tutulamaz. Bu sadece bizim ülkemizin değil, evrensel hukuk normunun birinci maddesidir.
Bu ülkeye bu yasakçı zihniyeti reva görünler bu topluma yazık eder. Bizden söylemesi…