Amerika Birleşik Devletleri’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne yönelik silah ambargosunu kalıcı olarak kaldırması, sadece Doğu Akdeniz’deki dengeleri değil, aynı zamanda uluslararası barış ve istikrar arayışlarını da tehdit eden yanlış bir adımdır.
Bu karar, bölgede yıllardır devam eden hassas dengeyi gözetmek yerine, taraflı ve kısa vadeli çıkarlar uğruna gerilimi körükleyen bir politik tercihtir.
ABD, bu hamlesiyle adeta Kıbrıs’ta çözüm sürecine sırtını dönmüş, iki taraf arasında yürütülen müzakereleri göz ardı etmiştir.
Güney Kıbrıs’ın tek taraflı olarak silahlanmasına yeşil ışık yakmak, Ada’daki Türk ve Rum toplumları arasında var olan güven krizini daha da derinleştirir.
Üstelik bu karar, Kıbrıs Türkleri’nin meşru güvenlik endişelerini hiçe saymak anlamına gelirken, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ve garantör ülke olan Türkiye’yi dışlayan, oldubittiye dayalı bir anlayışın da tezahürüdür.
ABD yönetimi, sözde “Rus etkisini kırma” gerekçesiyle bu ambargoyu kaldırdığını belirtse de, asıl sonuç; Rum tarafının askeri kapasitesinin artırılması ve bu durumun Türkiye ile Yunanistan arasındaki zaten hassas olan ilişkileri daha da gerilimli hale getirmesidir.
Unutulmamalıdır ki, Kıbrıs meselesi yalnızca adadaki iki toplumun değil, aynı zamanda Doğu Akdeniz’de çıkarı olan pek çok ülkenin de yakından takip ettiği bir kriz alanıdır.
Bu nedenle atılacak her adım, çok yönlü değerlendirilmeli ve barışı esas alan bir perspektifle ele alınmalıdır.
Ne yazık ki, ABD’nin bu kararı ne barışa hizmet eder ne de Kıbrıs’ta çözümü yakınlaştırır. Aksine, Rum tarafına verilen bu destek, onların çözümsüzlüğü bir strateji olarak benimsemelerini teşvik eder.
Kıbrıs’ın silahlanması değil, taraflar arasında diyalogla yürütülecek adil ve kalıcı bir çözüm önemlidir. ABD, bu kararıyla çözüm masasına değil, silahlanma yarışına katkı sunmuştur.
Bu yanlı karardan geri dönülmeli, uluslararası toplum ise Kıbrıs’ta iki tarafın da haklarını gözeten, adil ve dengeli bir yaklaşımı savunmalıdır. Aksi halde bu tür tek taraflı adımlar, sadece Kıbrıs’ta değil, tüm Doğu Akdeniz’de barışı tehdit eden sonuçlar doğuracaktır. Bizden söylemesi…