TATLISU'DAN BELLAPAİS'E -1-

04.05.2025 tarihinde 20. İpek Koza festivalinin şiir dinletisi etkinliğine Ayşe Tural hocamla birlikte ben de davetliydim. Bugünkü yazımı bu etkinlikle ilgili yazacaktım.

04.05.2025 tarihinde 20. İpek Koza festivalinin
şiir dinletisi etkinliğine Ayşe Tural hocamla birlikte
ben de davetliydim. Bugünkü yazımı bu etkinlikle ilgili
yazacaktım. Ancak Beylerbeyinde yaşayanların çekirdeğini,
güneydeki Tatlısu köylülerinin oluşturması ve kitabıma
ismini veren şiirim Yaseminin Gözyaşları'nın esin yerinin
bu köy olması beni yıllar öncesine götürdüğü için yazının
içeriği farklı bir boyut aldı. Bu nedenle iki bölüme ayırdım.
*
Okullar muhtemelen o zaman da Eylül'de açıldığı
için 30 Ağustos 1961 de dünyaya gelişimden on beş gün
sonra Tatlısu/Mari köyünde yaşamaya başladım. Şimdi
güneyde kalmış olan Tatlısu; Leymosun, Lefkoşa/Larnaka
yolunu yüksekçe bir tepeden gören o tarihler için stra-
tejik önemi olan bir köydü. Ve ben babamın öğretmen
olması nedeni ile doğumumdan itibaren on yılımı burada
geçirecektim.
İlkokula ilk burada başlayıp okumayı yazmayı
öğrendim. 'Öğretmen çocuğu' olmanın dezavantajını ilk
burada yaşadım. Salonsuz, müziksiz, yemeksiz, törensiz
toplu bir şekilde sünnetimi burada gerçekleştirdik.
Böylece erkek olmanın üstünlük duygusunu yeterince
yaşayıp karşı cinse gönlümüzce tepeden bakamadık!
Martın dokuzunda dere kenarında pikniğe buralarda gittim.
O zamanlar dereler akıyordu. Soğuk da olsa en
güzel Kıbrıs köftesini bu derenin kenarlarında tattım.
Oyuncak almanın kolay olmadığı zamanlardı. Biz ise
gavcar değneklerini oyunda silahmış gibi Kılınç olarak
kullanıyorduk.
Yılda bir kaç kez otuz kilometre uzaktaki
Leymosuna gitmek en uzak ve gizemli gezmemizdi. İki taraf-
taki ağaçların göğe doğru uzayarak birleşmesi neticesinde
yola güneşin düşmesinin engellendiği Fasur yolu* muhteşemdi.
Ancak Ladies Mail'de* hiç denize girmedim. Kumları tutarak
yüzmeyi Tatlısu'nun yakınındaki Galimyo* ve Lakko'da*-
öğrendim. Diğer bir gezme yerimiz ise bir balıkçı köyü
olan Zygi idi. Haftada bir gün ise Türk filmi izlemek için
televizyonu olan komşuların evine veya köydeki sinemaya
giderdik. Geriye kalan eğlencemiz ise sokaklarda oyunlar
oynamaktı.
Rumların 'güvenilmez' kişiler olduklarının eğit-
imini ilk defa yedi yaşlarımda iken orada öğrendim. Çünkü
bir gün ablukaya alınan köy kurşunlanırken, mermi sesleri
arasında öğretmenler tarafından pencerelerden indirilerek
okulu tahliye etmiştik. Babamın ise bazı gecelerde nöbet
tutmak için ' karargahta'* sabahlaması bize güven değil
endişe verirdi.
Tatlısu o yıllarda oluşturulmaya çalışılan kan-
ton sistemine uygun, bölgedeki Türklerin yaşadığı köylerin
tam ortasında bir Türk köyü idi. Çevresinde; Pendagomo,
Kalavason, Dohni, Terazi, Köfünye, Aytotoro köyleri vardı.
Sonra biz, bin dokuz yüz yetmiş bir de babam İskele'
nin* yanındaki Tuzla köyüne becayiş* olduğu için çocuk-
luğumun büyük bir kısmını geçirdiğim bu köyden ayrılmak
zorunda kaldık. Bir yıl sonra ise Beyarmudu'na (Pergama)
taşınmak zorunda kaldık.
Geçmişte öğretmenlerin bir köyden bir köye atan-
maları normal bir uygulama olarak görüldüğü için kanık-
sanmıyordu. Ve her gittiğimiz yeni köyde ise, bir yerlerde
köklerimizin olduğu ve bir gün dönebileceğimiz bir ata
vatanımız olduğunu biliyorduk. Bu nedenle ayrılıklarda çok
fazla trajedi yaşamıyorduk.

Oysa bizden iki yıl sonra Tatlısulular da köylerini
topluca terk etmek zorunda kalacaklardı. Bu ise travma
yüklü bir trajedi idi. (devamı var)
Yazıma şiirimin giriş bölümü ile virgül koyuyorum.
Şimdilik hoşçakalın.

YASEMİNİN GÖZYAŞLARI

Kırk sekiz yıl oldu
terk edeli insanlar beni.
Bir gecede
ev gitti
mahalle gitti
köy gitti.
Ev sustu
mahalle sustu
köy sustu
ve konuşmadılar bir daha.
Eve paralel uzanan verigo* kurudu
kurudu susuz kalan yusufcuk*
kafesinde öldü evde unutulan kanarya
bir ben kurumadım
bir ben devam ettim çiçeklenmeye
bir ben saldım kokumu
insansız gecelere.
Bu haber 229 defa okunmuştur

:

:

:

: