TATLISU'DAN BELLAPAİS'E 2. Bölüm

(...)Şimdi çeyreği yaşanmış, yarısı yaşanmış veya tümü yaşanmış gibi duran hayatlarını bırakıp geride, katledilmiş şehitlerini bulup, onlara bir mezar taşı dikemeden; yaşanmış- lıklardan arda kalan anılarını yükleyip sırtlarına ve alıp yanlarına birkaç bavul, terk ettiler köylerini.

(...)Şimdi çeyreği yaşanmış, yarısı yaşanmış veya tümü
yaşanmış gibi duran hayatlarını bırakıp geride, katledilmiş
şehitlerini bulup, onlara bir mezar taşı dikemeden; yaşanmış-
lıklardan arda kalan anılarını yükleyip sırtlarına ve alıp
yanlarına birkaç bavul, terk ettiler köylerini. O günden sonra
bir daha çocuklar koşmadı köyün sokaklarında. Dere kenarı
çocuk çığlıkları ile şenlenmedi. Okulun sınıflarını güver-
cinler mesken tuttu. Ve sıraların arkasındaki küçücük san-
dalyelerde oturup kara tahtaya bakmadı bir daha hiç bir
öğrenci. Köpekler ve kediler bile karınlarını doyurabilmek
için ayrıldılar köyden. Birkaç gün sonra ise 'kafesinde unu-
tulan kanarya açlıktan öldü'. Geceleyin ise sokaklardan
sessiz bir çığlık yükseliyordu yıldızlara.

Güneyden gelenlerin bir kısmının kuzeye geçiş yol-
larından bir tanesi de Beyarmudu köyü idi. Kaderin bir kur-
gusu mu bilinmez ama iki yıl önce birlikte yaşadığımız in-
sanların bir bölümü bir bilinmeze yelken açarken bizim ev
de mola verip soluklanır kahvelerini içip dertleşir özle-
meye başladıkları! köylerini ve anılarını paylaşarak sohbet
ederlerdi. Sonra kuzeyin içlerine doğru yollarına devam
ederlerdi. Buluşmalarda da ayrılıklarda da hüznün ağlamaklı
esintisi gözlere yansırdı. Onların köylerinden ayrılmaları
travma yüklü bir trajedi idi. Bu durum on üç yaşındaki beni
de etkileyerek sarmalına almıştı. Benim ailem de bin dokuz
yüz altmış üç de aynı duyguları yaşamışlardı. Bu nedenle
göçler Kıbrıslıların hayatına bir travma olarak yerleşmişti.

Sanırım Tatlısulu'lar önce Akatu'ya iskan edilecekti.
İsmi de orada kaldı. Akatu'ya birkaç aile yerleşti ama büyük
çoğunluk Bellapais'e biraz Yerelakko'ya (Alayköy) biraz Mağu-
sa'ya yerleşti. Birçok köyden daha iyi bir durumda olmalarına
rağmen onlar da savrulan yapraklar gibi kuzeye yayıldı. Onlar
yine de şanslıydılar konum olarak Girne'ye yakın doğal güzel-
likler içerisinde bir köye yerleşmişlerdi ama yine de bir süre
köylerine geri dönmek ihtimali ile yaşadılar. Sonra bu olası-
lığın ortadan kalktığını anlayınca yeni yerlerine kök salmaya
çalıştılar. Bu ise yaşlılar için çok daha zor oldu. Bir kıs-
mının hayatları ise köksüz şekilde sürdü ve doğdukları yerleri
tekrar göremeden sonlandı.
İkinci kitabım 'Yaseminin Gözyaşları' na adını veren
şiirim de Tatlısu da çiçeklenmeye devam eden bir Yasemin çiç-
eğinden esinlenerek yazılmıştır. Ve ben yıllar sonra bu köy-
deki İpek Koza Festivalinde şiir okumak için davet almıştım.
Hayat aslında tesadüflerin bir bileşkesi miydi?
Yakın zaman da; komşu köy Kalavason'da ipek koza fes-
tivali yapıldığını öğrendim ama Tatlısu'da koza işleri anım-
samıyorum.

Toplumların kültürleri istencimiz dışında zaman iç-
erisinde değişim ve dönüşüme uğrayabilir. Bunun çeşitli neden-
leri olabilir. Küreselleşme; dünyanın küçülmesi ve gerek
toplumların gerek insanların birbirlerini daha kolay etkile-
meleri sonucunu doğurmuştur. Toplumsal koşullar; ülke
lerin refah düzeylerindeki farklılıklar kişilerin davranış
şekillerini oluşturmuştur. Üst yapı; topluma şekil vermeye
çalışan erk insanları istediği şekile sokmaya çalışıp bu yönde
insanları dönüştürmeye çalışabilir. Ancak eğitimli toplumlarda
üst yapının başarı şansı daha azdır toplumun içselleştireme-
diği değişimler başarılı olamaz. Basın yayın araçlarını ve
sosyal medyayı da üst yapı gibi kimi zaman da onun bir kolu
gibi düşünebiliriz. Diğer ülkelerden gelenlerin yoğunluğu ile
hayatımıza daha çok nüfuz etmesi neticesinde onların kendi
kültürlerini ülkeye taşımaları. Ülke içindeki veya dışardan
gelen göç hareketleri toplum kültürün de olumlu veya olumsuz
değişimler yaratabilir. Teknolojik gelişim; yeni icatlar,
keşifler neticesinde hayatımızın kolaylaşması veya az da olsa
zorlaşması davranışlarımızı etkileyebilir. Bizim örneğimiz
de olduğu gibi Tatlısu'lular Beylerbeyi'nde 20. İpek Koza
Festivali düzenliyor.
İnsan topluluklarının kültür birikimleri varoluşları
ile birlikte oluşmaya başlamıştır. Ateşin bulunması ile baş-
lamış, duvarlardaki resimlerle iletişim kurmaları ile devam
etmiş ve bu günlere gelmiştir. Yılların süzgecinden damlaya
damlaya süzülerek biriken kültürlerin insanlik için iyi ve
olumlu olanlarına sıkı sıkı sarılarak korumak her yurttaşın
ödevi olmalıdır. Özellikle folklorik kültürümüzü korumaya
çalışmak muhafazakarlık değildir.
Son söz; etkinlik benim için anlamlı ve güzel geçti.
Muhakkak ki Beylerbeyi'nin tarihsel dokusuna uygun olması
düşüncesi ile yer seçimi yapılmıştır. Ancak genel olarak katı-
lımın yüksek olması dolayısı ile alanın yetersiz kaldığı
kanaatindeyim. Yeni yıl da bir öncekinden güzel olması
dileği ile.
Şiirle kalın.

YASEMİNİN GÖZYAŞLARI

(...)Yıldızlı gecelerden hüzünlendim ben en çok
bir de çiçeklerimi toplayıp
derleyen olmamasından.
Çünkü yıldızlı gecelerde
cıvıl cıvıl olurdu yanım yörem
çocuk çığlıkları ulaşarak yıldızlara
geri dönerdi dünyamıza.
Her çocuğun, bir yıldızdan dönerdi sesi
bu yüzden yıldızlar, çocukları gözlerdi
yakalasınlar diye seslerini.
O günden sonra
yıldızlar bulamadı çocukları
seslerini de alıp gitmişlerdi.(...)
Bu haber 269 defa okunmuştur

:

:

:

: