(...)Detaylı bir çalışma olmamakla birlikte yukardaki 
tablodan edindiğim izlenim, Mezopotamya'ya yakışmadığı yönündedir. 
Düşünen, sorgulayan, irdeleyen insan tipini çok seviyorum. Ben 
de bunu yaptım. Bir bölgenin sanatçı popülasyonunu etkileyen 
öğeler üzerine kafa yordum. 
Bir bölgede eğitim düzeyinin yüksekliği sanat edebiyat 
üretim yoğunluğunu artırmaktadır. Eğitim düzeyi yükseldikçe 
okuma/yazma eylemi, okur/yazar eylemine dönüşmektedir. Bir 
bölgede üniversitelerin bulunması da bu yönde artan bir ivme 
yaratmaktadır. Hem etkinlik sayısında artış sağlamakta hem de 
öğrencilerin de bu konularda etkin olması bölgedeki devinimi 
artırmaktadır. Bu toplumsal etkileşim yaratacağı için devinim 
de yaygınlaşarak sürecektir. Bu bölgelerde, sanatın her türü 
için ortam yaratılmakta ve sanatçılar, eserlerini sergileme, 
paylaşma fırsatlarına sahip olur. Sanat ve edebiyat etkinlik- 
lerinin yoğun olduğu şehirlerde festivaller, müzeler, tiyat- 
rolar ve diğer kültürel etkinlikler, sanatçı ve edebiyatçıları 
özendirir. 
Bireylerin özgür ortamlar içerisinde yaşamaları ve söz 
söyleme haklarının kısıtlanmaması verimliği artırırken toplum- 
sal baskı ve erki elinde bulunduranlardan dolayı kendilerinin 
oto kontrol yapmak zorunda kalmaları verimliliğini sınırlayan 
bir etmendir. Sanatçının desteklenmesi ve yaratıcılığın teşvik 
edilmesi buna ortam yaratılması da üretim artışını hızlandıra- 
caktır. 
Kültürel çeşitlilik ve folklorik yapının çeşitliliği 
bir gökkuşağı gibi dünyamızı farklı renklerle aydınlatınca bu 
da ürünlerin kalitesini ve çeşitliliğini artırır. 
Ayrıca bölgenin maddi olarak ekonomik durumu; yaşadığı 
yeri hem kendi gelişmeleri hem de gelir elde etmeleri açısın- 
dan yetersiz bulan sanatçılar büyük yerlerde yaşamaya yönel- 
mektedir. Coğrafik durum, ulaşım olanakları, etkinlik ve akti- 
vitilere dıştan gelecek ilgi ve alaka olumlu yönde fark yara- 
tacaktır. 
Gezdiğimiz bölge ile ilgili bir handikapta dil ile 
alakalıdır. Bölgede iki dilin birden kullanılması kanımca ne 
birinde ne de diğerinde mükemmelleşme sağlayamadığı için 'meramı 
anlatmak' zorlaşmakta ve ürünlerin niteliğini olumsuz etkile- 
mektedir. 
İlk kez, hızlıca gördüğüm bölgenin fazla sanatcı 
(Şarkıcı/ türkücü hariç) yetiştiremediği ile ilgili düşünce 
nerden aklıma geldi. Bu benim lisedeyken üç veya dört kitabını 
okuduğum Bekir Yıldız'ı kendi toprağında yüzde doksan insanın 
tanımadığnı düşünmekle başladı. Sonra çok yakın bir coğrafya 
olan Adana'nın Türkiye içerisine ne kadar çok sanatçı armağan 
ettiğini ve hepsi Adana'da yaşasaydı sanatçı popülasyonunun 
ne kadar yüksek olacağını düşündüm. Bu gerçeğin nedenlerini 
Adana üzerine yayınlanmış birçok eseri bulunan ve yaşadığı bu 
kente birçok eser kazandıran çok yönlü sanatcı Doktor Haluk 
Uygur'dan aktarıyorum. 
'Öncelikle Adana'da sürekli yaşayan da kısa süreli veya 
uzun süreli yaşayan da; Adana'da dört yıl yaşayan Abidin Dino'nun 
eşi gibi 'Biz Adanalıyık' diyebiliyor. Adana'nın bu kadar etkili 
olmasının nedeni özgür bir düşünce alanında, etnisite veya dinsel 
farklılıkları yaşatmasıdır. Bir Kürt olmasına rağmen, eserlerini 
Yörük- Türkmen yaşamı üzerinde kurgulamış Yaşar Kemal'in çok kül- 
türlü bakışı, bırakın sanatçıları en sıradan Adanalıda bile bulunur. 
Zaten sıradan Adanalı dediğin ya Türkmen kökenlidir ya da Arap.. 
Ya sunnidir, ya Alevi...Belki ateist, Musevi, hristiyan. Ramazan 
ayında lokantalar orucunu açan ile içkisini demleyen masaları yan 
yana görmeye alışıktır Adana... 
Adana'da kadınlar ailenin düşünsel alanında yaratıcılık- 
larıyla çok etkililer. Dışarıdan tam böyle görünmese de, gerçek 
tam böyle...Yani Adana'da her alandaki yaratım kadın ve erkek aklı- 
nın geometrik toplamıyla besleniyor. Özgür kent, kadına özgürlük 
tanırken, yaratımı da özgürleştiriyor. Kadın, etnisite, inanç gibi 
özgürlüklerin yaşadığı şehir, insanlarını etkileyerek yaratıcılığı 
da tetikler.' 
Dr.Haluk Uygur'un Adana'nın sanatçı verimliliği ile ilgili 
olarak en önemli saptaması mahalle baskısının, tabuların, bağnaz- 
lığın olmadığı bir toplum yaşamında, engelsiz özgür bir ortam olursa 
sanat üretimi kolayca boy verip sürgün atabilir. Üzerinde kafa yor- 
maya değen ve Kıbrısımızın yaşam tarzına yakın bir açıklama olmuş. 
Bu kez şiirle değil birkaç özlü söz ile yazıyı bitirelim. 
Sağlıkla kalınız. 
'Erkeklerin yönettiği toplumlarda, kadınlar hep sürgülü kapı ardında 
mutluluğu arıyorlar.' 
'Çocukluğumuzun yarım kalan boşlukları doldurulmuyor bir türlü. Adeta 
çocukluğumuz öç alıyor bizden. Elimiz, bastonlu yaşa gelse bile, 
arayacağız onu.'BEKİR YILDIZ 
'Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir; 
Barıştır.' 
'Yürü bre yalan dünya. Sana konan göçer bir gün. İnsan bir ekin misali. 
Seni eken biçer bir gün.' 
'Tek çiçeğe, tek renge kalmış tek kokuya, tek dile kalmış bir dünya ve 
insanlık hapı yutmuştur ve cehennemden daha beterdir.' 
'İnsan çürümedikçe, şiir çürümez.' YAŞAR KEMAL