Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin talebiyle, Interpol üzerinden dokuz Kıbrıslı Türk hakkında kırmızı bülten çıkarıldı.
Üstelik bu kişilerin tamamı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından etkin bir iç hukuk yolu olarak tanınan Taşınmaz Mal Komisyonu çerçevesinde mülkiyet işlemleri yapmış.
Akıl alır gibi değil.
Rum yönetimi bir taraftan çözüm istediğini iddia ediyor.
Diğer taraftan kuduz köpek gibi saldırıyor. Çıldırmış gibi kendini kaybeden “şımarık çocuğuna” Avrupa arık “dur” demeli. Çünkü bu şımarık çocuk Avrupa’nın kendi hukukunu da yok sayıyor.
Üstelik dokuz Kıbrıslı Türk hakkındaki uluslararası tutuklama kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Taşınmaz Mal Komisyonu’nu etkin bir iç hukuk yolu olarak tescillediği kararın hemen sonrasında veriliyor.
Türkçe de çok güzel bir deyim var. “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” derler.
İnsanın içinden “sizin uluslararası hukukunuz batsın” diye isyan edesi geliyor.
Rum Yönetimi, yıllardır çözümsüzlüğü besleyen, her fırsatta Türk tarafını suçlayan, ancak müzakere masasına geldiğinde hiçbir iyi niyet göstermeyen bir çizgide yürümeye deva ediyor.
Ancak artık iş öyle bir noktaya ulaştı ki Avrupa’nın da hukukunun sınırlarını zorlayacak bir noktaya geldiler.
Avrupa’nın en yüksek yargı organı tarafından meşruiyeti tescil edilmiş bir hukuk yolunu kullanmış kişilere nasıl uluslararası tutuklama kararı çıkarılabilir?
Hukukun siyasete alet edilmesinin bu kadar aleni, bu kadar utanmazca yapıldığı başka bir örnek bulmak zor.
Avrupa Birliği ve onun sözde “evrensel” hukuk normları, Kıbrıs söz konusu olduğunda tamamen çifte standarttan ibaret bir tiyatroya dönüşüyor.
Kıbrıs Türk halkının meşru haklarını yok sayan bu tutum, yalnızca siyasi değil, aynı zamanda ahlaki bir çöküşün göstergesidir.
Uluslararası hukuk, güçlülerin değil, hakkı olanın yanında olmalıdır. Aksi halde bu tür kararlar Avrupa hukukunun saygınlığını yerle bir eder. Bizden söylemesi…