İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun daha önce gizli tutulan bir röportajda İran’dan sonra Pakistan’ın da hedef alacaklarını itiraf ettiği ortaya çıktı.
İran’la yaşanan 12 günlük savaşın ardından askeri anlamda bir zafer kazanamayan, hatta kendi iç kamuoyunda dahi sorgulanan Netanyahu hükümetinin Pakistan gibi nükleer bir güce yönelebileceği iddiası, ne denli gerçekçi?
İran’a yönelik askeri harekât, İsrail’in tarihindeki en kapsamlı taarruzlardan biri olarak kayda geçti. Ancak Demir Kubbe’nin delik deşik olmasından tutun da, İran rejiminin daha da güçlenmiş bir şekilde ayakta olması, İsrail’in stratejik hedefine ulaşamadığını gösteriyor.
Bu şartlar altında, askeri gücü ve bölgesel etkinliği inkâr edilemez olan Pakistan’a yönelmek, bir askeri stratejiden çok, siyasi bir blöfe benziyor.
Pakistan Savunma Bakanı’nın iki hafta önce yaptığı açıklamalar bu bağlamda oldukça dikkat çekici.
İsrail’in İran’a yönelik saldırgan politikalarına karşı açık bir duruş sergileyen Pakistan, yalnızca diplomatik düzeyde değil, askeri düzeyde de İran’ın yanında duracaklarını belirtti.
Bakanın sözleri, İslam dünyasına yönelik çağrılarla pekişti. “İsrail’e karşı birlik olunmalı.” diyen Pakistan’ın açıklamaları, sadece bir dayanışma mesajı değil, aynı zamanda İsrail’e açık bir uyarı niteliği taşıyor.
İranlı bir bakanın, Pakistan’ın kendilerine “Eğer İsrail nükleer silah kullanırsa, biz de karşılık veririz” mesajını verdiğini açıklaması, durumun ciddiyetini ortaya koyuyor.
Bu yalnızca iki ülke arasında olası bir çatışmanın habercisi değil; İsrail’in böyle bir hamlesinin, küresel bir nükleer kriz riski taşıdığını da gösteriyor.
Pakistan, yalnızca 240 milyonu aşkın nüfusu ve nükleer kapasitesiyle değil, aynı zamanda Çin ile olan yakın ilişkisi, Türkiye gibi ülkelerle olan tarihsel bağlarıyla bölgesel denklemin önemli bir aktörü.
Netanyahu’nun iç politikadaki sıkışmışlığı, yargılanma süreci ve koalisyon baskıları, dış politikada agresif adımlar atmasına neden olmuş olabilir. Ancak İsrail’in İran’dan sonra Pakistan gibi bir ülkeye doğrudan meydan okuması, yalnızca kendi güvenliğini değil, bölgeyi topyekûn bir yıkıma sürükleyebilir.
O yüzden ABD Başkanı Trump başta olmak üzere kimse Netanyahu’ya böyle bir adımı attırmaz. Orta Doğu’nun şımarık çocuğunun kulağının çekilme vakti geldi de geçiyor bile. Bizden söylemesi…