Kıbrıs Türk halkı, bu topraklarda verdiği varoluş mücadelesiyle tarih sahnesinde yerini almış, kimliğini ve özgürlüğünü bedel ödeyerek kazanmış bir halktır.
Bu mücadelenin en ön saflarında yer alan, hem siyasi hem toplumsal liderliğiyle halkının yolunu aydınlatan isimlerden biri de kuşkusuz Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Raif Denktaş’tır.
Böylesine tarihi bir şahsiyete yönelik hakaret ve saygısızlık içeren ifadeler barındıran bir kitabın yayımlanmış olması, halkın geniş kesimlerinden tepkiyle karşılandı. Elbette bu tepki, son derece haklı ve yerindedir.
Söz konusu kitabın yazarı İlker Özkunt, ifade özgürlüğünün arkasına saklanarak hakaret etme hakkını kendinde görebilir. Ancak ne ifade özgürlüğü, ne de edebi serbestlik; bir milletin manevi değerlerine, kurucu liderine karşı aşağılayıcı ifadeleri mazur gösterebilir.
Çünkü unutulmamalıdır ki; ifade özgürlüğü, sorumluluk duygusuyla dengelenmedikçe bir hak değil, potansiyel bir zarar aracına dönüşebilir.
Rauf Denktaş yalnızca bir devlet adamı değil; aynı zamanda bir dava insanıdır.
Hayatını Kıbrıs Türk halkının varoluşuna, siyasi eşitliğine ve onuruna adamış bir liderdir. Onun arkasında bıraktığı miras, yalnızca anılarla değil, bir halkın kaderini şekillendiren kararlılıkla ölçülmelidir.
Bu nedenle Denktaş’a yönelik herhangi bir karalama girişimi, sadece bir kişiye değil; onun temsil ettiği tüm değerlere ve mücadeleye yöneltilmiş bir saldırıdır.
Bu noktada, halktan yükselen tepkinin siyaset kurumunda da yankı bulması sevindiricidir. Cumhurbaşkanından Başbakan’a, tüm siyasetçiler kitapta yer alan ifadeleri açıkça kınamış, kurucu lidere sahip çıkmanın bir onur borcu olduğunu ifade etmiştir.
Bu, sadece Denktaş’a değil; geleceğe, ortak hafızamıza ve ulusal kimliğimize sahip çıkmaktır.
Öte yandan, bu gibi durumların tekrar etmemesi adına hukuki adımlar da atılmalıdır. Kurucu değerlere ve liderlere yönelik sistematik karalamaların önüne geçebilmek için, sembol şahsiyetleri koruma altına alan yasal düzenlemeler gündeme gelmelidir.
Elbette bu yasal çerçeve ifade özgürlüğünü kısıtlamayacak şekilde; ancak kamuya mal olmuş kişiliklere karşı hakaretin bir “eleştiri” kisvesi altında meşrulaştırılmasını da önleyecek biçimde hazırlanmalıdır.
Sonuç olarak; Kıbrıs Türk halkı, kendi içinden çıkan, onunla bütünleşmiş bir lidere sahip çıkmaktadır. Bu sahiplenme, sadece geçmişe değil; aynı zamanda geleceğe, çocuklarımıza ve toplumsal direncimize olan inancımızın da bir ifadesidir. “Dümbük” gibi yayınlar, bu değerleri zedeleyemez. Çünkü bu toprakların hafızası güçlü, halkı ise basiretlidir. Bizden söylemesi…