Güney’de adaletin iflası!

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde bir yılı aşkın süredir tutuklu bulunan Simon Aykut’un tahliye talebi bir kez daha reddedildi.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde bir yılı aşkın süredir tutuklu bulunan Simon Aykut’un tahliye talebi bir kez daha reddedildi.
Mahkeme kararının gerekçesi açıklanırken, kamuoyunun dikkatinden kaçmayan asıl gerçek, Simon Aykut’un artık bir sanık değil, siyasi bir rehine olarak tutulduğudur.
Bu durum sadece bireysel bir adaletsizlik değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkına ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yöneltilmiş sistematik bir baskı girişimidir.
Simon Aykut’un tutuklanmasının temelinde, KKTC sınırları içerisinde kalan ve 1974 Barış Harekâtı sonrası terk edilmiş Rum mülkleriyle ilgili sözde mülkiyet davaları yatmaktadır.
Ancak mesele hukuki olmaktan çıkmış, tamamıyla siyasi bir enstrümana dönüştürülmüştür. Rum yargısı, bu davaları kullanarak hem bireyler üzerinde baskı kurmakta hem de Kıbrıs sorununun mülkiyet boyutunu kendi lehine uluslararası kamuoyuna taşımaya çalışmaktadır.
Oysa ki Simon Aykut’a yöneltilen suçlamaların, Güney Kıbrıs’ın kendi yasaları çerçevesinde bile bir karşılığı bulunmamaktadır.
44/1984 sayılı yasanın 11. maddesi açıkça, bu tarz bir “mülkiyet gaspı” iddiasının yargılanmasına izin vermemektedir. Buna rağmen Rum yargısı bu yasal çerçeveyi göz ardı ederek hukuk dışı bir karar vermekte ısrar etmektedir.
Bu açık hukuksuzluk, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin de ihlalidir. Simon Aykut’un uzun süredir yargılanmadan tutuklu kalması, adil yargılanma hakkının açık bir ihlalidir.
Aynı zamanda siyasi saiklerle özgürlüğünden mahrum bırakılması, Avrupa Birliği değerleriyle de çelişmektedir.
Ne yazık ki bu keyfiliğe karşı yapılan uluslararası çağrılar yeterli yankı bulamamış, Simon Aykut’un ailesinin sesine kulak verilmemiştir. Uluslararası toplumun sessizliği, Rum tarafının bu tavrını daha da cesaretlendirmektedir.
Bu noktada Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC yetkililerinin daha etkin bir uluslararası diplomasi geliştirmesi zorunludur.
Bu mesele yalnızca bir şahsın özgürlüğüyle sınırlı değildir. Bu, Kıbrıs Türk halkının iradesine ve egemenliğine yönelik bir tehdittir. Rum yönetiminin yargı mekanizmasını siyasi baskı aracı haline getirmesine sessiz kalmak, Kıbrıs Türkü’nün meşru haklarını savunmaktan vazgeçmek demektir.
Simon Aykut davası, Rum yönetiminin Kıbrıs sorununu çözmekten ne kadar uzak olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bir insanın özgürlüğü, siyasi pazarlık konusu yapılamaz.
KKTC’yi yok sayarak, onun bireylerini hukuksuz bir şekilde cezalandırmak ne çözüm getirir ne de barışa hizmet eder. Adaletin siyasete esir edildiği bu dava, tüm dünya kamuoyu tarafından dikkatle izlenmeli ve gereken tepki gecikmeksizin verilmelidir. Bizden söylemesi…
Bu haber 109 defa okunmuştur

:

:

:

: