ELAM gerçeği ve Kıbrıs’ın geleceği

Kopenhag’da düzenlenen parlamentolar arası Avrupa Birliği Güvenlik Konferansı’nda yaşanan tartışma, aslında Kıbrıs sorununda gelinen noktanın fotoğrafını çekti.

Kopenhag’da düzenlenen parlamentolar arası Avrupa Birliği Güvenlik Konferansı’nda yaşanan tartışma, aslında Kıbrıs sorununda gelinen noktanın fotoğrafını çekti.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar ile Güney Kıbrıs’ın aşırı sağ partisi ELAM’ın Avrupa Parlamentosu üyesi Geadis Geadi arasında geçen diyalog, sadece iki siyasetçinin karşı karşıya gelmesi değildi.

Aynı zamanda Kıbrıs’ta çözüm arayışlarının karşısına nasıl bir zihniyetin çıktığını da gözler önüne serdi.

Bilindiği gibi 1974 yılında Türkiye, Kıbrıs’ta Yunanistan destekli darbe sonrasında adaya barış ve güvenlik getirmek için müdahale etti.

Bu müdahale sayesinde Kıbrıs Türkleri soykırım ve etnik temizliğin eşiğinden döndü.
O tarihten bugüne Türkiye, her fırsatta çözümden, barıştan, diyalogdan yana tavır aldı.

Hulusi Akar da konferansta tam da bunu vurguladı: Türkiye’nin kimseye karşı düşmanlık beslemediğini, ancak Kıbrıs Türklerinin güvenliği ve eşitliği için her zaman garantör ülke olarak görevini sürdüreceğini dile getirdi.

ELAM temsilcisi Geadis Geadi ise Türkiye’yi işgalci olmakla suçlamakla kalmadı, Türk demokrasisi ve Avrupa Birliği ilişkilerini de maksatlı ithamlarla hedef aldı.
Bu, aslında sadece bir siyasetçinin öfke dolu sözleri değil; Güney Kıbrıs’ta yükselen bir zihniyetin yansımasıdır. Çünkü ELAM artık marjinal bir parti olmaktan çıktı. Güney Kıbrıs’ın en büyük üçüncü siyasi gücü haline geldi.

Bu tablo çok şey söylüyor. Güney Kıbrıs’ta çözüm ve barıştan söz eden siyasetçilerin eli giderek zayıflıyor. Aşırı sağ, milliyetçi ve Türk düşmanı bir çizgi güç kazanıyor.
ELAM’ın bu yükselişi, Güney Kıbrıs siyasetinde karar verici konumlara gelmesi anlamına geliyor. Dolayısıyla bundan sonra Kıbrıs’ta masaya oturmak isteyenler, yalnızca Rum yönetimi ile değil, onun arkasındaki bu radikal zihniyetle de muhatap olmak zorunda kalacak.

Kıbrıs Türk halkı için bu durum önemli bir uyarıdır. Çözüm isteyen tarafların, karşısında artık azınlık değil, çoğunluğun sesi haline gelen ELAM’ın olduğunu bilmesi gerekir.

Bu nedenle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye, çözüm için iyi niyet göstermeye devam ederken aynı zamanda güçlü olmak ve haklarını sonuna kadar korumak zorundadır. Çünkü karşı tarafta barışa değil, çatışmaya yatırım yapan bir anlayış güç kazanmaktadır.

Kopenhag’da yaşanan tartışma, bir anlık gerginlik değil; Kıbrıs’ta siyasetin geleceğine dair bir işaret fişeğidir. Ve bu işaret bize şunu söylüyor: Çözüm isteyenler artık daha gerçekçi olmak zorundadır. Bizden söylemesi…
Bu haber 18 defa okunmuştur

:

:

:

: