KKTC’de sandıkta bir yol ayrımı

19 Ekim’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi, Kıbrıs Türk halkı için sıradan bir oylamadan çok daha fazlası. Sandık, Türkiye ile tam uyum içinde iki devlet çizgisinde ilerlemek ile değişim, toplumsal kimlik ve federasyon olasılığını yeniden test etmek arasında bir yol ayrımı anlamına geliyor.

19 Ekim’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi, Kıbrıs Türk halkı için sıradan bir oylamadan çok daha fazlası. Sandık, Türkiye ile tam uyum içinde iki devlet çizgisinde ilerlemek ile değişim, toplumsal kimlik ve federasyon olasılığını yeniden test etmek arasında bir yol ayrımı anlamına geliyor.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde seçim atmosferi giderek yoğunlaşıyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde 19 Ekim’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi, hem adayların kimlikleri hem de vaat ettikleri siyaset çizgileri nedeniyle kritik bir dönemeç olacak.
19 Ekim’de sandık kurulacak. Hiçbir adayın yüzde 50+1’i bulamaması halinde halk bir hafta sonra, 27 Ekim’de yeniden sandığa gidecek. Yüksek Seçim Kurulu’nun ulaşılabilen verilerine göre seçmen sayısı 215 bini aştı. Katılım oranlarının genellikle ikinci turda yükseldiği biliniyor; 2020 seçiminde de aynı tablo yaşanmıştı. Bu nedenle, yarışın ilk turda tamamlanabilmesi ada gerçeklerini bilmeyenler açısından zor görünse de, seçim fiili olarak iki aday arasında geçeceğinden, seçimin çok büyük olasılıkla birinci turda tamamlanacağı beklentisi yüksek.
İktidarın adayı: Ersin Tatar
Mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar seçim yarışına bağımsız aday sıfatıyla katılmış olsa da, arkasına Kuzey Kıbrıs siyasetinin iktidar bloğunu oluşturan üç partinin –Ulusal Birlik Partisi (UBP), Demokrat Parti (DP) ve Yeniden Doğuş Partisi (YDP)– desteğini almış durumda. Bu tablo, aslında Tatar’ın adaylığını bireysel bir tercih olmaktan çıkarıp, doğrudan hükümetin ve Ankara ile tam uyum içinde yürütülen çizginin adayı haline getiriyor.
Tatar’ın mesajı başından beri berrak: Türkiye ile tam uyum, egemen eşitlik ve iki devletli çözüm. Beş yıllık görev süresi boyunca bu politikayı ısrarla savunan Tatar, bugün seçmenin karşısına “istikrar” vurgusuyla çıkıyor. Ankara’nın açık ve güçlü desteği, onun kampanyasının en büyük dayanağı. Bu destek yalnızca söylem düzeyinde değil; gerek diplomatik temaslarda gerekse ekonomik yardımların çerçevesinde açık biçimde hissediliyor.
Bununla birlikte Tatar’ın en zayıf halkası yine de kendi cephesi; sağ siyasette giderek derinleşen iç hesaplaşmalar. Her ne kadar UBP, DP ve YDP liderlik düzeyinde Tatar’a güçlü destek açıklamış olsalar da, parti tabanlarında bir süredir kaynayan huzursuzluk seçim gününe kadar tamamen yatıştırılamazsa, bu durum sandığa doğrudan yansıyabilir. Özellikle UBP’nin kendi içindeki bölünmeler dikkat çekici. Bir dönem UBP liderliği ve başbakanlık yapmış olan Tatar’a karşı, partinin bazı kesimlerinde “oy vermeme” yönünde ciddi bir direnç olduğu konuşuluyor. Bu söylentiler, kavganın boyutunun küçümsenmeyecek kadar derin olduğunu gösteriyor.
Seçim sürecinde gündeme gelen iddialar da Tatar’ın kampanyasına gölge düşüren bir başka unsur. Özellikle noterlik dağıtımı, kamu arsalarının tahsisi, ticari plaka verilmesi gibi kamu kaynaklarının seçim öncesinde “rüşvet” niteliğinde kullanılacağı söylentileri kamuoyunda tepki yaratmıştı. Her ne kadar bu uygulamaların, iddiaya göre Tatar ile Başbakan Ünal Üstel’in mutabakatıyla, son anda ertelendiği açıklansa da, yaşananların seçmen nezdinde ciddi bir travma ve güvensizlik yarattığı açık. Kimi yorumculara göre bu durum, Tatar’ın “istikrar” söylemiyle sahaya çıkarken karşısına çıkan en önemli çelişkiyi oluşturuyor.
Özetle Tatar, Ankara’nın güçlü desteği ve devlet tecrübesiyle yarışa avantajlı girse de, iç cephedeki çatlakların ve kamu kaynaklarının kullanımına ilişkin tartışmaların gölgesi altında seçmen karşısına çıkıyor. Bu seçim, onun için yalnızca iki devletli çözüm çizgisini savunmanın değil, aynı zamanda kendi siyasi tabanındaki güven krizini aşmanın da mücadelesi olacak.
Muhalefetin adayı: Tufan Erhürman
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, bu seçimde Ersin Tatar’ın en güçlü rakibi olarak öne çıkıyor. Erhürman’a ayrıca Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) de açık destek veriyor.
Erhürman’ın kampanyasının merkezinde, bazı önemli ön koşullar altında federasyon temelinde müzakereleri yeniden başlatma hedefi var. Bunun yanında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası toplumla bağlarını güçlendirmek ve devlet kurumlarını daha etkin, daha şeffaf bir hale getirmek de vaatleri arasında. Özellikle genç seçmenlere ve değişim isteyen kitlelere hitap eden Erhürman, “dünyayla buluşma” çağrısını seçim söyleminin en güçlü vurgusu haline getirmiş durumda.
Elbette sahada başka adaylar da var. Bağımsız Mehmet Hasgüler, Komünist Parti adayı Osman Zorba ve yine bağımsız Arif Salih Kırdağ seçime katılıyor. Ancak seçimin gerçek rekabeti, herkesin kabul ettiği gibi Ersin Tatar ile Tufan Erhürman arasında yaşanacak.
Bu noktada sonucu belirleyecek en kritik unsur, seçmenin Erhürman’ın federasyon müzakerelerine dair çizdiği çerçeveye ne ölçüde ikna olacağı olacak. Erhürman, bugüne kadar her fırsatta müzakere müktesebatının yeniden tartışmaya açılamayacağını vurguladı. Onun yaklaşımına göre, “siyasi eşitlik” zaten Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına girmiş ve kapanmış bir başlık. Dolayısıyla görüşmeler başlamadan önce Rum tarafı bu konuda açık bir mutabakat ortaya koymalı. Ayrıca olası müzakerelerin mutlaka takvime bağlanmış, ucu kapalı ve sonuç odaklı olması gerektiğinin altını çiziyor. Erhürman’ın ifadesiyle, masaya oturulacaksa bu kez mevcut statükoya geri dönüş ihtimali daha en baştan dışlanmalı.
Yol ayrımı
Bu seçim, yalnızca iki lider arasında bir yarış değil; aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının geleceğe dair yol tercihi olacaktır. Seçmen, 19 Ekim’de kararını verecek:
• Ersin Tatar’ı seçerse, Türkiye ile uyumlu, iki devletli çözüm çizgisi teyit edilecek.
• Tufan Erhürman’ı seçerse, federasyon zemini yeniden denenerek, değişim ve dünyayla entegrasyon için yeni bir dönem başlayacak.
Ancak, seçmenin oyuna karar verirken iki devletli çözüm veya federal çözüm arasında bir tercih yapacağını beklemek de oldukça yanıltıcı olabilir. Halkın birinci gündemi sağdaki çekişme, atran hayat pahalılığı ve gittikçe daha belirgin olmaya başlayan kendi kaderini kendisinin tayin etmesi talebi.
Son söz sandıkta. Ancak şimdiden görünen şu: 19 Ekim’de hangi sonuç çıkarsa çıksın, bu seçim Kıbrıs Türk halkının kimliğini ve geleceğini yeniden tanımlayacak.
Sokak nabzı ve anketler
Açıklanan anketler kadar açıklanmayanlar da önemli. Daha da önemlisi “Parayı veren güzel anket sonucu alır” gibi bir algı nedeniyle belki açıklanmayan anketler daha önemli. Son dönemdeki hükümetin aldığı ve kısmen geri çektiği seçim rüşveti havasını yaratan kararlar seçmende antipati yarattı. Bunun sandığa yansıması ne olur şimdiden bilmek zor ama gelişmenin Erhürman’ın yelkenlerine ilave rüzgar sağladığı ortada.
Tatar’ın çevresi açık ara kazanacakları görüşünde ancak CTP çevrelerinde de Erhürman’ın 10 puana yakın fark atarak birinci turda seçileceği iddiaları var.
Anketlerle desteklenmeyen her iki adayın çevresindekilerin iddiaları ve söylentilere rağmen gerçek sonuç için beklemek gerekiyor. Zira en büyük ve en güvenilir anket sandığın kendisi olacak.
Seçimin belirleyeni: Ekonomi
Seçim kampanyalarının en gürültülü başlığı yine ekonomi.
Enflasyon yıllık %35’in üzerinde. Asgari ücret, elbette Türkiye’deki gibi yerlerde sürünmüyor ama her ne kadar 44 bin lira seviyesine çıkarılmış olsa da hayat pahalılığı karşısında eriyor. Elektrik ve akaryakıta gelen zamlar halkın gündelik yaşamını doğrudan etkiliyor. Öğrenci sayısında düşüş, kiraları ve işsizliği daha da görünür hale getirdi.
Tatar, Türkiye ile enerji ve altyapı projelerini öne çıkararak çözümün entegrasyonda olduğunu savunuyor. Erhürman ise AB müktesebatıyla uyum, kurumsallık ve dışa açılma söylemiyle ekonomik sorunları aşmayı vaat ediyor.
Türkiye faktörü
Türkiye ile ilişkiler bu seçimin asıl eksenini oluşturuyor.
Tatar’ın kazanması halinde Ankara’nın iki devletli çözüm siyaseti teyit edilecek; enerji kabloları, altyapı projeleri ve tanınma girişimleri gündemin ön sırasına taşınacak.
Erhürman’ın kazanması ise federasyon zemininde bir “test” anlamına gelecek. BM ve AB ile yeni bir sayfa arayışı doğacak. Bu, Ankara–Lefkoşa hattında da yeni bir uyum sınavı demek.
Sandıktan çıkacak mesaj
Kıbrıs Türk seçmeni, 19 Ekim’de yalnızca bir cumhurbaşkanı seçmeyecek. Aynı zamanda siyasi kimliğini, geleceğini ve onurunu da tanımlayacak.
Ya “Türkiye ile uyum ve iki devlet” diyecek, ya da “kimliğim” ve “değişim” diyerek federasyon arayışına bir şans daha tanıyacak.
Son söz yine sandıkta. Ama bugünden görünen şu: seçim, bir liderden çok bir yön tayini olacak. Ve hangi tercih yapılırsa yapılsın, Kıbrıs Türk halkının geleceğine dair güçlü bir mesaj içerecek.

Bu haber 16 defa okunmuştur

:

:

:

: