Toplumsal meşruiyet

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti siyasetinde Serdar Denktaş’ın ismi, her zaman babası Rauf Denktaş’ın gölgesi altında anıldı. Rauf Denktaş, Kıbrıs Türk halkının bağımsızlığı için verdiği mücadeleyle “Kurucu Cumhurbaşkan” oldu.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti siyasetinde Serdar Denktaş’ın ismi, her zaman babası Rauf Denktaş’ın gölgesi altında anıldı. Rauf Denktaş, Kıbrıs Türk halkının bağımsızlığı için verdiği mücadeleyle “Kurucu Cumhurbaşkan” oldu. Türkiye ile uyumlu ama halkının haklarını da kararlılıkla savunan bir lider olarak tarihe geçti. Hukuk eğitiminin ardından yıllarca avukatlık yaptı, birçok davayı kazandı. Bu davalar doğrudan Kıbrıs meselesiyle ilgili değildi ama ona hukuk pratiği kazandırdı. O tecrübeler, ileride halkının siyasi davasını güçlü bir hukukçu refleksiyle savunmasının zeminini hazırladı.

Rauf Denktaş’ın hukukçuluğu yalnızca Türk toplumuna değil, Rumlara da güven veriyordu. 1950’li yıllarda Lefkoşa’da serbest avukatlık yaparken Rum müvekkilleri oldu, hatta bazı Rum gençlerin ağır cezalardan ve idamdan kurtulmasını sağladı. O dönem EOKA terörü yükselmiş, Türk-Rum ilişkileri en gergin günlerini yaşıyordu. Buna rağmen Denktaş, hukukçuluğunun gereğini yaparak adaletin yanında durdu. İşte bu tecrübe, onun ileride Kıbrıs davasını uluslararası platformlarda savunurken sahip olduğu özgüveni pekiştirdi. Böyle bir mirasın ardından, bugün Serdar Denktaş’ın federasyon ısrarına destek verir görüntü sergilemesi, halkın hafızasındaki bu sağlam hukukçu duruşuyla bağdaşmamaktadır.

Serdar Denktaş’ın son beyanında Cumhuriyetçi Türk Partisi lideri Tufan Erhürman’a desteğini açıklaması, bireysel hak açısından normal görülebilir. Ancak politik bağlamda tablo sorunludur. Asgari müşterekte mutabakat sağlandığı gibi federasyon artık masada değildir. Rum tarafının uzlaşmazlığı nedeniyle federasyon modeli iflas etmiş, çözümün zemini “iki eşit egemen devlet” olarak ortaya çıkmıştır. Bu durumda Erhürman’ın federasyon ısrarına verilen destek, yalnızca Türkiye’nin tezleriyle değil, Kıbrıs Türk halkının geleceğiyle de çelişmektedir.

Üstelik Erhürman “hukukçu benim” diyerek konuyu sahiplenmektedir. Ancak bir gün bile dava üstlenmemiştir. Denktaş ise onlarca davada kazandığı tecrübeyle sahada yoğrulmuş bir hukukçuydu. Bu fark, Kıbrıs meselesini bir dava gibi görmek isteyenler için önemlidir. Çünkü böyle bir mesele sadece teorik bilgiyle değil, pratik hukuk tecrübesi ve liderlik iradesiyle yürütülebilir.

Serdar Denktaş’ın tavrını yalnızca “federasyon inancı” ile açıklamak da eksik olur. Daha önce “Tatar’ın karşısında kim olursa ona oy vereceğim” diyerek pozisyonunu ortaya koymuştu. Dolayısıyla bu destek, daha çok bir inat ve tavır göstergesi olarak görülmektedir. Erhürman’ın federasyon tezini stratejik biçimde öne çıkardığı düşünüldüğünde, Denktaş’ın bu çizgiye güç vermesi ciddi bir siyasi hata gibi durmaktadır.

Asıl mesele, Rauf Denktaş’ın yıllarca vurguladığı gerçeklerin görmezden gelinmesidir. Kurucu Cumhurbaşkan, federasyonu Türk tarafı için bir “oyalama mekanizması” olarak tanımlamış, Rum tarafının Türkleri eşit ortak kabul etmediğini defalarca söylemişti. Serdar Denktaş’ın bugünkü tercihi, bu tespitlerin üzerinin örtülmesi anlamına gelmektedir.

Dahası, şahsi tercihini kamuoyuna açıklaması partisinin kurumsallığını da gölgelemiştir. Parti hiçbir adaya resmi destek vermeyeceğini duyurmuşken, liderin bireysel çıkışı partiyi zayıf duruma düşürmüştür. Yeni kurulan bir parti için en kritik ihtiyaç kurumsallık iken bu tutum, parti daha emeklerken güven kaybına yol açmıştır.

Bugün gelinen noktada, Kıbrıs Türk halkının büyük bir çoğunluğu Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile birlikte “iki eşit egemen devlet” tezine sahip çıkmaktadır. Bu irade, yalnızca halkın kendi geleceğini tayin hakkı değil, aynı zamanda siyaset sahnesinde en güçlü gerçekliktir. Dolayısıyla federasyon tezine verilen her türlü destek, halkın büyük bir çoğunluğunun benimsediği vizyonu reddetmek anlamına gelmekte ve Türkiye ile uyumlu siyaseti zayıflatmaktadır.

Bu güne söz mü? Serdar Denktaş’ın tercihi, sadece kendi partisini değil, destek verdiği CTP’yi de zora sokmuş; toplumsal meşruiyetini tartışmalı hale getirmiştir.
Bu haber 73 defa okunmuştur

:

:

:

: