Dünya uzun zamandır Gazze’de yaşanan zulmü konuşuyor. Fakat bugün geldiğimiz noktada olay sadece Filistin meselesi olmaktan çıkmış durumda. Aralarında Türklerin de bulunduğu, 50’ye yakın ülkeden yaklaşık bin aktivistin yer aldığı Sumut Filosu, Akdeniz’de Gazze’ye doğru yol alıyor.
İsrail’in İHA’larla, ses bombalarıyla ve çeşitli provokasyonlarla bu insani girişimi engelleme çabaları ise gözlerden kaçmıyor. Fakat bu defa durum farklı. Çünkü dünyanın gözü bu filonun üzerinde.
İtalya ve İspanya, uluslararası hukuka ve vicdana sahip çıkan bir tutum sergileyerek, filoya askeri gemilerle destek verme kararı aldı. Bu karar, Avrupa’nın kalbinde İsrail’in saldırgan tutumuna karşı yükselen tepkilerin somut göstergesidir. Savaş gemileri Akdeniz’de ilerlerken, dünya kamuoyunun vicdanı da bu filonun yanındadır. Peki Türkiye, aynı cesur adımı atar mı? İşte kritik soru bu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin dikkat çektiği nokta burada önem kazanıyor. Bahçeli’ye göre İsrail’in nihai hedefi Türkiye’dir. Doğu Akdeniz’de Kıbrıs üzerinden yürütülen hesaplar, Suriye sahasında geliştirilen senaryolar ve Kudüs’ün kalbi olan Mescid-i Aksa’ya yönelik tehditler aslında aynı zincirin halkalarıdır.
“Filistin’in güvenliği, Türkiye’nin güvenliğiyle doğrudan bağlantılıdır.”
Bu cümle, sadece bir siyasi söylem değil, coğrafi ve stratejik gerçeklerin dile gelişidir.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da benzer bir uyarıyı daha geniş perspektiften yaptı: Eğer İsrail’in Gazze başta olmak üzere Filistin’e yönelik pervasız saldırılarına göz yumulursa, bu sadece Filistinlilerle sınırlı kalmaz, tüm dünyayı ateşe atar. Yani mesele yalnızca Doğu Akdeniz veya Orta Doğu değil; insanlığın geleceği söz konusudur.
Bugün Sumut Filosu’nun karşı karşıya olduğu tehdit aslında küresel barışın test alanıdır.
Öte yandan İsrail Başbakanı Netanyahu’nun uluslararası mahkemenin verdiği tutuklama kararı nedeniyle New York’a giderken dahi rota değiştirmek zorunda kalması, aslında çok şey anlatıyor.
“Orta Doğu’nun şımarık çocuğu” ifadesi bugün her zamankinden daha çok karşılık buluyor. Çünkü artık Netanyahu önderliğindeki İsrail’in arkasındaki koşulsuz destek sarsılmaya, uluslararası hukuk ve vicdanın sesi yükselmeye başladı.
Bu tabloda Türkiye’nin atacağı adım hayati önem taşıyor. Eğer Ankara, İtalya ve İspanya’nın yanında kendi savaş gemilerini de bu filoya gönderirse, İsrail’in baskıcı politikalarının küresel ölçekte duvara toslaması hızlanacaktır. Artık tek taraflı zorbalık devri sona eriyor. Bizden söylemesi…