Erdoğan Trump anlaşması Kıbrıs’ı nasıl etkileyecek?

New York’ta gerçekleşen Erdoğan–Trump görüşmesinin yalnızca ikili ilişkilerle sınırlı kalmadığı, aksine çok geniş bir coğrafyayı ve farklı meseleleri kapsayan bir mutabakatın zemini olduğu açıkça görülüyor.

New York’ta gerçekleşen Erdoğan–Trump görüşmesinin yalnızca ikili ilişkilerle sınırlı kalmadığı, aksine çok geniş bir coğrafyayı ve farklı meseleleri kapsayan bir mutabakatın zemini olduğu açıkça görülüyor.
Orta Doğu’daki dengelerden Suriye’ye, Gazze’deki gelişmelerden Doğu Akdeniz’deki enerji paylaşımına kadar pek çok başlığın masaya yatırıldığı bu anlaşmanın, doğal olarak Kıbrıs’ı da içine alması kaçınılmazdır. Çünkü Doğu Akdeniz’deki enerji denklemi ve bölgesel güvenlik politikaları, Kıbrıs sorununun merkezinde yer alıyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler kürsüsünden dile getirdiği görüşler gayet netti: “Federasyon defteri kapanmıştır, artık iki egemen devlet gerçeği vardır.”
Bu söylem, yıllardır müzakere masalarında tıkanan çözüm arayışlarının ötesine geçen, yeni bir paradigmaya işaret ediyor. Trump ile yapılan görüşmenin ardından bu vizyonun uluslararası platformda daha güçlü bir şekilde destek bulacağı yönünde işaretler var.
ABD’nin Kıbrıs’taki rolünü tarihsel bağlamda değerlendirmek gerekir. 1974 öncesini hatırlayalım: Enosis hayaliyle hareket eden Yunan cuntasını cesaretlendiren, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’dan başkası değildi.
Kissinger, Enosis’i asıl hedefi için bir araç olarak kullandı. O dönemde Yunanistan’daki askeri hükümet Sovyetler Birliği ile yakınlaşma sinyalleri veriyordu. Washington için bu kabul edilemez bir durumdu.
Dolayısıyla, Enosis bahanesiyle Kıbrıs’ta gerilimin tırmandırılması ve sonrasında 1974 Barış Harekâtı ile Yunan cuntanın çökertilmesi, ABD’nin çıkarlarına hizmet etti. “Böl ve yönet” stratejisi o gün de geçerliydi, bugün de.
Bugün Amerika, Güney Kıbrıs’a askeri ve siyasi olarak yerleşmiş durumda. Ada’nın bölünmüşlüğü, Washington’ın çıkarlarına hizmet etmeyi sürdürüyor.
Bir yandan Güney Kıbrıs üzerinden Doğu Akdeniz’deki enerji rezervlerine erişim sağlanıyor, diğer yandan Türkiye ile denge politikası yürütülüyor. Kıbrıs’ın birleşmesi yerine bölünmüşlüğün korunması, ABD için daha yönetilebilir bir senaryo olarak masada duruyor.
Erdoğan–Trump anlaşmasının Kıbrıs’a etkileri bu noktada önem kazanıyor. Türk tarafının uzun süredir dile getirdiği “iki devletli çözüm” yaklaşımı, ABD açısından da işlevsel olabilir. Çünkü fiili durumun resmileşmesi, Washington’ın bölgedeki çıkarlarıyla çelişmiyor. Aksine, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin de sürece dahil edilmesi, enerji paylaşımında daha istikrarlı bir ortam yaratabilir.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın sık sık dile getirdiği gibi, KKTC’nin tanınmasına giden yolda bazı gelişmelerin yaşanması muhtemel görünüyor.
Elbette bu süreç bir anda gerçekleşmeyecek. Ancak ABD’nin sessiz onayıyla, önce bazı ülkelerin KKTC ile resmi ilişkiler kurmaya başlaması, ardından uluslararası camiada kademeli bir kabullenişin doğması ihtimal dahilindedir.
Orta Doğu değişiyor, dünya değişiyor. Enerji hatları, güvenlik politikaları ve yeni jeopolitik dengeler yeniden yazılıyor. Bu büyük satranç tahtasında Kıbrıs bir piyon değil, kilit bir taş konumunda. Eğer doğru hamleler yapılırsa, KKTC’nin uluslararası alanda daha güçlü bir şekilde varlık göstermesinin önü açılabilir. Bizden söylemesi…
Bu haber 9 defa okunmuştur

:

:

:

: