Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, tarihinin belki de en anlamlı devir teslim törenlerinden birine tanıklık etti.
6. Cumhurbaşkanı olarak göreve başlayan Tufan Erhürman, yaptığı konuşmalarla sadece bir siyasi vizyon değil, aynı zamanda bir toplumsal barış, eşitlik ve ortak gelecek manifestosu sundu.
Sözlerinin satır aralarında demokratik bir anlayışın, halkın sesine kulak veren bir yönetim felsefesinin ve Kıbrıs Türk Halkı’nın onurunu, haklarını, eşitliğini önceleyen bir duruşun izleri açıkça görüldü.
Erhürman’ın “Bu seçimin kaybedeni olmadı, kazanan Kıbrıs Türk Halkı oldu” sözleri, siyasetin kutuplaşmadan da yapılabileceğini gösteren bir başlangıç mesajıydı.
Bu cümle, seçim sonuçlarının ötesinde, birlik duygusunu yeniden inşa etme niyetini taşıyordu. Çünkü uzun süredir Kıbrıs Türk siyaseti, iç çekişmelerin ve kişisel hesapların gölgesinde kalmıştı.
Bir diğer önemli mesajı, Kıbrıs’taki iki toplumun eşit egemenliği üzerineydi: “Bu adada bir Kıbrıslı Rum çocuk hangi haklara sahipse, bir Kıbrıslı Türk çocuk da aynı haklara sahiptir.”
Bu söz, yıllardır tartışılan çözüm modellerinin ötesinde, en temel insani gerçeği hatırlatıyor: Eşitlik…
Erhürman’ın bu vurgusu, hem federasyon hem iki devlet fikrini savunan kesimlere de ortak bir payda sunuyor. Çünkü adalet ve eşitlik olmadan kalıcı bir barışın mümkün olmayacağını herkes biliyor.
Erhürman ayrıca Türkiye ile olan ilişkileri “kıyaslanmayacak derecede özel” olarak nitelendirerek, garantör ülke Türkiye’nin Kıbrıs Türk Halkı için taşıdığı anlamı güçlü biçimde ifade etti.
Bu sözler, hem Ankara’ya bir güven mesajı hem de dünyaya bir hatırlatmaydı: Kıbrıs Türk Halkı bu coğrafyada yalnız değildir.
Bununla birlikte, Türkiye’den Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın sıcak mesajları, yeni dönemin Ankara-Lefkoşa ilişkilerinde karşılıklı saygı ve iş birliği temelli bir zeminde ilerleyeceğini gösteriyor.
Erhürman’ın en dikkat çekici yönlerinden biri, “kulaklarım her zaman halkta olacak” sözünde gizli. Bu ifade, sadece bir retorik değil, demokratik bir sözleşme niteliğinde. Halkın sorunlarına duyarlı, şeffaf, katılımcı bir yönetim anlayışının sinyali.
Sonuç olarak, Erhürman’ın devir teslim konuşması bir protokol konuşmasından öteye geçti; bir dönüm noktası niteliği taşıdı. Barışı, eşitliği, halk iradesini ve Türkiye ile dayanışmayı aynı çerçevede birleştiren bir yaklaşım sergiledi.
Bu tutum, hem iç politikada güven tazeliyor hem de uluslararası alanda saygın bir duruşa kapı aralıyor. Eğer sözlerini eyleme dönüştürürse, Erhürman dönemi Kıbrıs Türk Halkı için gerçekten de “herkesin kazandığı” bir dönem olabilir. Bizden söylemesi…