Toplumun en temel önceliği

Türkiye’de 24 Kasım Öğretmenler Günü yalnızca bir anma günü değil, aynı zamanda tarihsel bir hatırlama ve vefa günüdür. Bu tarih, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 24 Kasım 1928’de “Başöğretmen” unvanını resmen kabul etmesiyle anlam kazanmıştır.

Türkiye’de 24 Kasım Öğretmenler Günü yalnızca bir anma günü değil, aynı zamanda tarihsel bir hatırlama ve vefa günüdür. Bu tarih, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 24 Kasım 1928’de “Başöğretmen” unvanını resmen kabul etmesiyle anlam kazanmıştır. Harf Devrimi’nin ardından yeni Türk alfabesinin halka öğretilmesi için başlatılan büyük eğitim seferberliğinde Atatürk kara tahta başına geçmiş ve milletine öğretmenlik yapmıştır. Bu duruş, Cumhuriyet’in eğitim anlayışını ve liderin halkla doğrudan temasını simgelemiş; 24 Kasım’ın öğretmenlik mesleğinin onur günü olarak kabul edilmesine zemin hazırlamıştır.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında eğitim sistemi planlı ve kararlı adımlarla şekillendirilmiştir. 1921 Maarif Kongresi, 1924 Tevhid-i Tedrisat Kanunu, 1925 sonrasında açılan yeni okullar, 1928 Harf Devrimi ve 1936 Öğretmen Okulları Kanunu gibi tarihsel gelişmeler, öğretmeni yalnızca bilgi aktaran bir kişi olmaktan çıkarıp toplumu inşa eden, geleceği tasarlayan bir rehber ve aydın haline getirmiştir.

24 Kasım, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de aynı tarihsel bilinçle anılır. Ancak bu günün taşıdığı anlam, öğretmenlerin hak arayışlarını da aynı sorumluluk duygusu ve mesleki onurla yürütmelerini gerektirir. Elçilik kapılarına siyah çelenk bırakmak veya kamu binalarına yumurta atmak gibi eylemler, toplum nezdinde öğretmenlik mesleğinin saygınlığını zedeler. Öğretmen, yol gösteren ve örnek olan kişidir; hak arayışında da bunu davranışlarıyla göstermelidir. Tepki gösterme biçimi, mesleğin taşıdığı değeri ve toplumun güvenini güçlendirmelidir.

Eğitim teknolojileri ne kadar gelişirse gelişsin, öğretmenin toplumdaki konumu ve saygınlığı değişmez. Öğretmenlerin ekonomik ve sosyal koşullarının iyileştirilmesi, ülkenin geleceğine yapılan stratejik bir yatırımdır. Öğretmenin motivasyonu arttıkça eğitim kalitesi yükselir; yükü azaldıkça ülke daha hızlı ilerler.

Öğretmen, yalnızca bilgi aktaran bir meslek sahibi değildir; millet bilincinin taşıyıcısıdır. Öğrencilerine kararlılıkla bilim öğretirken, aynı zamanda yaşadığı toprağın tarihini, kültürünü ve değerlerini aktarmakla sorumludur. Genç nesiller; hem Türkiye Cumhuriyeti’nin hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tarihsel mücadelesini, kurucu değerlerini ve bağımsızlık iradesini bilerek yetiştiğinde, geleceğe daha sağlam basacaktır. Eğitim, ancak bu bilinçle verildiğinde toplumsal varlığımızı sürekli kılar.

Eğitim, bir ülkenin kendini nasıl görmek istediğini yansıtır. Öğretmene verilen değer, o ülkenin kendi geleceğine verdiği değeri gösterir. Atatürk’ün “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir” sözü bu gerçeği en açık şekilde ifade eder.

Bu özel günü her anışımda, öğretmen bir ailede yetişmenin taşıdığı sorumluluğu daha derinden hissediyorum. Rahmetli babam Hüseyin Özdemir, Güzelyurt’ta bir dönem Omorfo Öğretmen Koleji olarak bilinen okulun ilk mezunları arasındaydı. Onun eğitime adanmış ömrü benim için hem kişisel bir miras hem de bu ülkenin eğitim mücadelesine karşı duyduğum sorumluluğun kaynağıdır. Bugün kendisini sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum.

Ülkemizin her köşesinde ışık saçan, geleceği inşa eden tüm öğretmenlerimize içtenlikle teşekkür ediyorum. Onların emeği, Anavatan Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin geleceğini birlikte yükseltecek nesilleri yetiştirmektedir.

Öğretmenliğin hak ettiği değeri tam anlamıyla gördüğü, eğitimin toplumun en temel önceliği haline geldiği nice 24 Kasım’lara ulaşmayı diliyorum.
Bu haber 88 defa okunmuştur

:

:

:

: