300 kişi işe gitmeden nasıl maaş alıyor?

Başbakan Ünal Üstel’in işe gitmeyen personelle ilgili geçtiğimiz hafta yayınladığı genelge, bir kez daha kamu yönetiminin yıllardır kangrenleşmiş sorunlarını tartışma masasına taşıdı.

Başbakan Ünal Üstel’in işe gitmeyen personelle ilgili geçtiğimiz hafta yayınladığı genelge, bir kez daha kamu yönetiminin yıllardır kangrenleşmiş sorunlarını tartışma masasına taşıdı.
Ardından CTP Genel Başkanı Sıla Usar İncirli’nin dün bütçe görüşmelerinde hükümete yönelttiği “İşe gitmeden maaş alan 300 kişi olduğu doğru mu?” sorusu, sadece güncel bir iddianın değil, sistemin tamamının sorgulanması gerektiğini hatırlattı.
Bir doktora gittiğinizde sadece “başım ağrıyor” demezsiniz; iyi bir doktor, o ağrının kaynağına iner. Bugün yaşadığımız sorun tam olarak budur: Belirtileri yıllardır konuşuyoruz ama nedenlerine inmekten kaçınıyoruz. Çünkü nedenler, tüm siyasi yapıların ortak sorumluluğuna işaret ediyor.
Bu ülkede sistemsizlik sadece bir dönemle, bir partiyle, bir bakanla açıklanamaz. Kamuda verimsizlik, kuralsızlık, adam kayırmacılık ve partizanca uygulamalar onlarca yılın birikimidir.
“300 kişi maaş alıyor ama işe gitmiyor” iddiası doğruysa, bu tabloyu kimse tek başına yaratmadı; ama yanlışsa bile bu tür iddiaların çıkabilmesi, sistemin şeffaf ve güvenilir olmadığının bir göstergesidir.
Bu sorumsuzluk döngüsü içinde herkes birbirine parmak sallıyor, kimse kendine bakmıyor.
Toplum kavga değil çözüm istiyor. CTP’nin “tek başına iktidar” hedefi siyasetin doğasında vardır ve erken seçim istemenin de kendi içinde bir mantığı olabilir.
Ancak halkın bugün talep ettiği şey seçim değil, çözüm üretmeye niyetli bir siyasi iradedir.
Bu ülkenin gerçek anlamda büyük sorunları var. Ekonomik daralma, kamu yönetimindeki tıkanıklık, gençlerin umutsuzluğu, sağlık ve eğitimdeki yapısal problemler…
Bunların hiçbirini tek bir partinin, hele ki dar bir çoğunlukla ayakta duran kırılgan bir hükümetin çözmesi gerçekçi değildir.
CTP ve UBP’nin gelecekte kurabileceği geniş tabanlı bir koalisyonun ülkeyi rahatlatabileceği fikri bu yüzden yabana atılacak bir düşünce değildir. Halkın büyük bir kısmı da kutuplaşma değil, işbirliği görmek istemektedir.
Bütçe görüşmeleri sırasında iktidar ve muhalefetin sürekli kör dövüşüne tutuşması ise bu toplumun en çok yorulduğu şeydir.
Birbirini suçlayan değil, birlikte çözüm üretebilen bir Meclis görüntüsü, ileride kurulabilecek muhtemel bir büyük koalisyonun ilk adımı olabilir. En azından bugünün Meclisi, yarının ortak hükümetinin temel güvenini şimdiden oluşturmalıdır.
Siyaset, sürekli kavga edenlerin değil, sorun çözenlerin işi olmalıdır. Bu ülkeyi gerçekten ayağa kaldırmak istiyorsak, artık kimse sorumluluktan kaçamaz. Sorun hepimizin; çözüm de ortak olmak zorundadır. Bizden söylemesi…
Bu haber 17 defa okunmuştur

:

:

:

: