Yönetsel zafiyet…

Ülkede son 24 saat boyunca aralıksız yağan yağmur, son yılların en büyük felaketini beraberinde getirdi.

Ülkede son 24 saat boyunca aralıksız yağan yağmur, son yılların en büyük felaketini beraberinde getirdi.
Bir yıllık yağışın bir günde düştüğü bu olağanüstü hava olayı, hayatı adeta durma noktasına getirdi.
Barajların taşma noktasına gelmesi, yolların sele dönüşmesi, zemin katlardaki evlerin su altında kalması…
Tüm bunlar beklenmedik değildi ama hazırlıksız yakalanmak yine bize özgü kaldı.
Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı’nın dün sergilediği tutum, yaşanan yönetim krizinin küçük ama çarpıcı bir özeti niteliğindeydi.
Sabah “eğitime devam” açıklaması yapıldı, öğle saatlerinde binlerce öğrenci çoktan okullarına gitmişken tatil ilan edildi. Okullardaki öğretmenlerin “velilerinizi arayın sizi gelip alsın, kimsenin sorumluluğunu almıyoruz” anonsları tüylerimizi ürpertti.
Elbette güvenlik her şeyden önemli ama böylesi bir felaket karşısında kararların bu kadar geç ve çelişkili alınması kabul edilebilir mi?
Çocuklarını okula gönderen ailelerin yaşadığı karmaşa; öğretmenlerin, çalışanların ve okul idarelerinin düştüğü belirsizlik bunun açık göstergesi.
Ülke bir yandan su taşkınlarıyla mücadele ederken diğer yandan adeta bir seferberliğe sahne oldu.
Belediyeler, sivil savunma ekipleri, gönüllüler sokak sokak çalıştı. Bu çabanın takdire şayan olduğu kesin; ancak asıl soru şu: Bu felaketin boyutu, önceden alınacak tedbirlerle hafifletilebilir miydi? Cevabı hepimiz biliyoruz. Evet, hafifletilebilirdi.
İklim krizi artık inkâr edilemez bir gerçek. Dünya genelinde aşırı yağışlar, sıcak dalgaları, beklenmeyen fırtınalar sıradan hale geldi.
Ancak bu gerçek, bizdeki kontrolsüz ve çarpık yapılaşmaya kalkan olamaz.
Her Aralık ayında benzer tabloyu yaşıyorsak, artık sürprizden söz edilemez. Sorun, öngörü eksikliği değil; önlem almamakta ısrar eden bir yönetim anlayışıdır.
Çünkü hepimiz kabul etmesi gereken gerçek, en iyi tedavi tedbirdir…
Dün CTP Genel Başkanı Sıla Usar İncirli’nin Meclis’te sorduğu sorular bu açıdan yerinde ve önemliydi. “Memleketin altı üstüne geldi, bizim burada ne işimiz var?” diyen İncirli’nin vurguladığı gibi, bakanlar bütçe tartışmalarında mecliste oturmak yerine sahada olmaları gerekirdi. Fakat meclis olağan gündemine bağlı kalmayı tercih etti. Bu da yönetim krizi dediğimiz olgunun en somut göstergelerinden biriydi.
Liderlik, sadece iyi zamanlarda değil, özellikle kriz anlarında sınanır. Bugün yaşadığımız felaket bir doğal afet olabilir; ancak ortaya çıkan kaos tamamen yönetimsel zaafların eseridir. Aynı döngüyü her yıl yaşamamak için önce bu gerçeği kabul etmek, ardından da bilimin, aklın ve planlı şehirleşmenin gereğini yapmak zorundayız. Bizden söylemesi…

Bu haber 28 defa okunmuştur

:

:

:

: