Kıbrıs’ta kırmızı çizgiler!

Kıbrıs meselesi, yıllardır yalnızca masadaki başlıklardan ibaret olmayan; toplumların algıları, beklentileri ve karşılıklı güvensizlikleriyle şekillenen çok katmanlı bir sorun olarak varlığını sürdürüyor.

Kıbrıs meselesi, yıllardır yalnızca masadaki başlıklardan ibaret olmayan; toplumların algıları, beklentileri ve karşılıklı güvensizlikleriyle şekillenen çok katmanlı bir sorun olarak varlığını sürdürüyor.
Son günlerde Prof. Dr. Ata Atun’un değerlendirmeleri ile Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’nun Meclis’te yaptığı konuşmalar, bu çok katmanlı yapının hem iç siyasette hem de iki toplum arasındaki algı dünyasında nasıl yankı bulduğunu yeniden gündeme taşıdı.
Prof. Dr. Ata Atun’un dikkat çektiği en önemli hususlardan biri, Cumhurbaşkanı’nın dile getirdiği dört maddelik müzakere metodolojisinin “ön koşul” değil, Birleşmiş Milletler’in kendi parametrelerinin sahaya uygulanması olarak görülmesi gerektiği yönündeki tespiti oldu.
Atun’a göre bu çerçevenin bütün olarak kabul edilmeden müzakerelere geçilmesinin mümkün olmadığı, Cumhurbaşkanı tarafından da açıkça ifade edilmiş durumda. Bu yaklaşım, Türk tarafının müzakere sürecinde yöntem tartışmasını en az sonuç kadar önemli gördüğünü ortaya koyuyor.
Öte yandan Güney Kıbrıs’ta yapılan anketlere atıfla Rum toplumunun yaklaşık yüzde 48’inin Erhürman’ın Cumhurbaşkanı seçilmesini “risk” olarak değerlendirdiği yönündeki açıklamalar, meselenin yalnızca liderler üzerinden değil, toplum psikolojisi üzerinden de okunması gerektiğini gösteriyor.
Prof. Atun’un “Rumlar Kıbrıs sorununda kendilerini köşeye sıkışmış olarak görüyor” ifadesi, bu algının arkasındaki temel motivasyonlara işaret ediyor. Rum tarafında, statükonun bozulabileceği veya müzakere dinamiklerinin değişebileceği yönündeki kaygıların güçlü olduğu anlaşılıyor.
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’nun Cumhurbaşkanı’nın Kıbrıs politikasının net olmadığı yönündeki eleştirisi ise iç siyasi tartışmaların da müzakere sürecine paralel ilerlediğini ortaya koyuyor. Rum tarafının federasyon niyeti olmadığı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin fiilen bir Rum devleti haline geldiği yönündeki değerlendirmeler, Türk tarafındaki güvensizliğin temel dayanakları arasında yer alıyor.
Tüm bu açıklamalar bir arada değerlendirildiğinde, Kıbrıs meselesinin bugün geldiği nokta, yalnızca çözüm modelleri arasında bir tercih meselesi değil; aynı zamanda karşılıklı niyetlerin, algıların ve güven eksikliğinin belirleyici olduğu bir tabloya işaret ediyor.
Rum tarafının kendisini “köşeye sıkışmış” hissetmesi ile Türk tarafının egemenlik vurgusunu güçlendirmesi, çözüm arayışlarının neden zorlaştığını da açıklar nitelikte.
Bu çerçevede, Kıbrıs’ta ilerleme sağlanabilmesi için sadece hangi modelin savunulduğundan çok, tarafların birbirinin kırmızı çizgilerini ne ölçüde dikkate aldığı ve müzakere zemininin ne kadar gerçekçi kurulduğu belirleyici olmaya devam edecek gibi görünüyor. Bizden söylemesi…
Bu haber 8 defa okunmuştur

:

:

:

: