Fransız yargısından Rum yönetimine tokat

Kıbrıs meselesi söz konusu olduğunda yıllardır tekrar eden bir refleks var: Sorunun bütünlüklü ve siyasi niteliği göz ardı edilerek, mülkiyet meselesi bireylerin üzerine yıkılmaya çalışılıyor. Güney Kıbrıs’ın son yıllarda Avrupa yakalama müzekkereleri üzerinden yürüttüğü tutuklama ve iade girişimleri de bu yaklaşımın en somut örneklerinden biri. Ancak Fransa mahkemesinin verdiği son karar, bu tek taraflı ve hukuk dışı tutuma güçlü bir fren niteliği taşıyor.

Kıbrıs meselesi söz konusu olduğunda yıllardır tekrar eden bir refleks var: Sorunun bütünlüklü ve siyasi niteliği göz ardı edilerek, mülkiyet meselesi bireylerin üzerine yıkılmaya çalışılıyor. Güney Kıbrıs’ın son yıllarda Avrupa yakalama müzekkereleri üzerinden yürüttüğü tutuklama ve iade girişimleri de bu yaklaşımın en somut örneklerinden biri. Ancak Fransa mahkemesinin verdiği son karar, bu tek taraflı ve hukuk dışı tutuma güçlü bir fren niteliği taşıyor.
Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın da vurguladığı gibi, Fransa mahkemesinin “Avrupa hukukunun KKTC sınırları içinde uygulanamayacağı” gerekçesiyle iade talebini reddetmesi sürpriz değil; aksine uzun süredir beklenen, gecikmiş ama son derece yerinde bir gelişme.
Bu karar, Avrupa Birliği’nin ve Güney Kıbrıs’ın yıllardır görmezden gelmeye çalıştığı temel bir gerçeği yeniden hatırlatıyor: Kıbrıs’ta tek bir hukuki ve siyasi alan yoktur.
Bu kararın bir diğer önemli boyutu ise Taşınmaz Mal Komisyonu’nun (TMK) uluslararası hukuk açısından bir kez daha teyit edilmesidir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin daha önce de açıkça kabul ettiği gibi TMK, mülkiyet talepleri bakımından etkili bir iç hukuk yoludur. Buna rağmen Güney Kıbrıs, TMK’yı devre dışı bırakmaya çalışarak bireyleri kriminalize eden bir yol izlemekte, Kıbrıs sorununu kişisel ceza dosyalarına indirgemektedir. Fransa’nın bu yaklaşımı reddetmesi, TMK’nın meşruiyetini güçlendirmiştir.
İran asıllı Kıbrıslı Türk Behdad Jafari’nin serbest bırakılması ve pasaportunun iade edilmesi ise kararın pratik sonuçlarını göstermesi bakımından ayrıca önemlidir.
Bu örnek, Güney Kıbrıs tarafından geçmişte haksız şekilde tutuklanan, yargılanan ya da cezalandırılan birçok kişi için emsal teşkil edebilir. En azından artık Avrupa içinde, “Kıbrıs adasının siyasi ve hukuki gerçekleri yok sayılarak karar verilemeyeceğini” açıkça söyleyen bir yargı kararı vardır.
Ancak asıl mesele, bu tür kararların neden hâlâ gerekli olduğudur. Cumhurbaşkanı Erhürman’ın da altını çizdiği gibi, çözümsüzlüğün bedelini bireylere ödetmeye çalışmak ne adildir ne de hukuka uygundur. Mülkiyet sorunu, Kıbrıs sorununun altı temel başlığından biridir ve ancak kapsamlı bir siyasi çözümle kalıcı olarak ele alınabilir. Bireyleri hedef alan cezai hamleler, çözüm iklimini zehirlemekten başka bir işe yaramaz.
Fransa mahkemesinin kararı, hukukun siyasete teslim olmadığında ne kadar güçlü olabileceğini göstermiştir. Şimdi asıl soru şudur: Avrupa’nın geri kalanı da bu hukuki cesareti gösterecek mi, yoksa çifte standart düzeni devam mı edecek? Bu karar, sadece bir iade talebinin reddi değil; Kıbrıs’ta gerçekleri yok sayarak sonuç alınamayacağının ilanıdır. Bizden söylemesi…
Bu haber 36 defa okunmuştur

:

:

:

: