Tarih, yalnızca yaşananların kronolojik kaydı değildir; aynı zamanda toplumların vicdan aynasıdır.
O aynaya bakarken bazıları gerçeği görmek ister, bazıları ise kanla yazılmış suçları cilalayıp “kahramanlık” masalına dönüştürmeyi tercih eder.
Rum lider Hristodulidis’in, Kıbrıs Türk halkının hafızasında derin yaralar açan “Kanlı Noel”i bir dönüm noktası ve dolaylı biçimde bir kahramanlık anlatısı olarak sunması, işte bu ikinci tutumun en güncel ve en çarpıcı örneğidir.
Başbakan Ünal Üstel’in bu söyleme sert ve net bir şekilde karşı çıkması, sadece siyasi bir refleks değil; tarihsel bir sorumluluğun ifadesidir.
21 Aralık 1963’te başlayan ve EOKA terörüyle sistematik biçimde yürütülen saldırılar, bir “mücadele” ya da “özgürlük hareketi” değildir.
Kadınların, çocukların, yaşlıların hedef alındığı; köylerin kuşatıldığı, insanların evlerinden sürüldüğü bu süreç, açık bir etnik temizlik girişimidir. Bu gerçeği yok saymak ya da çarpıtmak, masumların kanı üzerinden siyaset yapmaktan başka bir anlam taşımaz.
Üstel’in vurguladığı gibi, Kıbrıs Türk halkı tarihini katliamlarla değil; direnişle, onurla ve devletleşme iradesiyle yazmıştır. “Kanlı Noel” bizim için bir kahramanlık destanı değil, bir yas günüdür. Bu utanç, o suçu işleyenlerin ve bugün hâlâ savunmaya çalışanların omuzlarındadır. Bir yandan EOKA terörünü alkışlayıp, diğer yandan barış ve uzlaşı söylemleri üretmek ise açık bir ikiyüzlülüktür.
Gerçeklerle yüzleşmeyen bir zihniyetle ne samimi bir diyalog kurulabilir ne de adil ve kalıcı bir çözüm mümkündür. Katliamları meşrulaştıran, failleri “ulusal kahraman” ilan eden bir anlayış, Ada’da ortak bir gelecekten söz etme hakkını çoktan kaybetmiştir. Tam da bu nedenle, Başbakan Üstel’in altını çizdiği Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiilî garantisi, Kıbrıs Türk halkı için bir tercih değil, tarihsel tecrübelerle sabit bir zorunluluktur.
Türk askeri işte tam da bu nedenle, bu zihniyet yüzünden bu adada olmazsa olmaz kırmızı çizgimizdir.
Hristodulidis’in sözleri, bu garantinin neden hâlâ vazgeçilmez olduğunu tüm dünyaya bir kez daha göstermiştir. Zihniyet değişmediği sürece, güvenlik endişelerinin ortadan kalkmasını beklemek saflık olur. Kıbrıs Türk halkı boyun eğmez, diz çökmez ve unutmaz. Barış, ancak katliamları yücelterek değil; suçlarla yüzleşerek ve adalet duygusunu onararak mümkün olabilir. Aksi her söylem, geçmişin karanlığını geleceğe taşımaktan başka bir işe yaramaz. Bizden söylemesi…