Toplumsal hafızayı güncellemek

2025 yılını geride bırakırken tarihimizin nasıl yazıldığını ve bugün hangi temeller üzerinde durduğumuzu unutmamak için toplumsal hafızamızı yeniden güncellememiz gerektiğini düşünüyorum.

2025 yılını geride bırakırken tarihimizin nasıl yazıldığını ve bugün hangi temeller üzerinde durduğumuzu unutmamak için toplumsal hafızamızı yeniden güncellememiz gerektiğini düşünüyorum. Kıbrıs meselesi yalnızca 1974 yılında yaşanan çatışmaların sonucu değildir. Ada, yüzyıllar boyunca Türk kültürünün izlerini taşımış ve Osmanlı hâkimiyeti altında üç asır boyunca kimliğini korumuştur. 1878’de geçici yönetim hakkı Britanya’ya devredilmiş olsa da Türk varlığı adanın temel unsuru olarak kalmıştır. Özellikle 1950’lerden itibaren ENOSİS talebiyle Rum milliyetçiliğinin yükselmesi ve EOKA terörünün vahşi saldırıları, Kıbrıs Türk halkının varlığını tehdit eden büyük bir kırılmaya yol açmıştır. 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla başlayan süreçte birçok Türk yerinden edilmiş ve köylerinden koparılmıştır. Bu zor yıllarda Türkiye garantörlük sorumluluğunu korumuş ve uluslararası zeminde her zaman Kıbrıs Türklerinin yanında yer almıştır.
1974 yılına gelindiğinde Rum yönetimi içindeki silahlı hareketlilik artmış ve Yunan cuntasının desteklediği darbe girişimi adadaki gerilimi zirveye taşımıştır. Bu şartlar altında Türkiye garantör devlet olarak devreye girmiştir. 20 Temmuz 1974’te gerçekleşen Türkiye’nin Kıbrıs’a Barış ve Özgürlük Harekâtı adaya güvenlik ve özgürlük getirmiştir. Bu harekât, yıllarca zulüm gören Kıbrıs Türklerinin varlığını korumuş ve bugünkü özgür yaşam alanının zeminini hazırlamıştır.
Çatışma döneminde kayıplar yaşanmış ve bu kayıpların akıbeti aileler için uzun yıllar belirsizlik oluşturmuştur. Zamanla yapılan araştırmalarla çok sayıda kayıp bulunmuş, ailelerine teslim edilmiş ve askerî törenlerle toprağa verilmiştir. Bu törenler hem milletimizin vefasını hem de devletimizin vakarını göstermiştir. Şehit Ahmet Hergüner’in hikâyesi bu çerçevede dikkat çekici bir örnek olmuştur. Kalıntılarına yaklaşık kırk yıl sonra ulaşılan bu şehidin bulunma süreci, bölgede tek başına büyüyen bir incir ağacıyla ilişkilendirilmiştir. Bilimsel açıdan kesinleşmemiş olsa da bu sembol toplumda güçlü bir anlam oluşturmuştur. TRT 1 ekranlarında yayımlanan 3’te 3 adlı yarışmada bu olayın soru olarak yer alması, yıllar önce yaşanan acıların hatırlanmasına vesile olmuştur. Bu hatırlama, geçmişin unutulmaması açısından değerlidir.
2006 yılında kurulan Kayıp Şahıslar Komitesi çalışmalarını tarafsız biçimde sürdürmekte, arkeolojik kazılar, adli tıp incelemeleri ve DNA analizleriyle kimliklendirme çalışmaları yapmaktadır. Bugüne kadar yüzlerce kayıp bulunmuş ve ailelerine teslim edilmiştir. Bu tablo, Kıbrıs Türk halkının verdiği varoluş mücadelesinin ne kadar anlamlı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Toprak sessiz kalmaz, kayıplar bir şekilde bulunur ve tarih konuşur.
Kıbrıs Türkü bugün güvenlik ve huzur içinde yaşamaktadır. Bunun temelinde Anavatan Türkiye’nin garantörlüğü, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Harekâtı’nın sağladığı tarihî kazanım ve verilen büyük mücadele vardır. Bugün geçmişe baktığımızda topraklarımızda var olan izlerin yalnızca tarihsel olaylar olmadığını, aynı zamanda milletimizin hafızasını taşıdığını görürüz. Kökler geçmişe uzanırken gövde bugüne, dallar geleceğe yönelir.
21–25 Aralık Milli Mücadele ve Şehitler Haftası, Kıbrıs Türk halkının varoluş, onur ve özgürlük uğruna verdiği mücadelenin hafızalarda tazeliğini koruduğu anlamlı bir dönemdir. O günleri de unutmamalıyız.Unutturmamalıyız!
2026 yılını Kıbrıs Türkünün geleceğinin, Anavatan Türkiye’nin güvencesinde, devletimizin varlığının daim olduğu bir yıl olması dileğiyle karşılıyor; bütün okuyucularımın, halkımızın ve bu yazıları sizlere ulaştıran emeği geçen herkesin yeni yılını içtenlikle kutluyorum.
Bu haber 46 defa okunmuştur

:

:

:

: