Dünyada imparatorluk kurmuş, milletlerin en önemli özellikleri, çok iyi örgütlenme kabiliyetlerinin olmasıdır. Roma imparatorluğu bu sistemin en iyi örneğidir. Türklerde de örgütçülük yeteneği yüksektir. Tarihte iyi örgütlenme kurduğu dönemlerde Türkler çok başarılı olmuşlardır. Mustafa Kemal Atatürk yakın tarihimizin en büyük liderlerinden biridir. Yoktan bir devlet yaratabilecek kadar büyük bir örgütçüdür.
Günümüzde farklı bir durum yoktur. Hayatımızın her safhasında bu durumu görebiliriz. Spor kulüplerinden tutunda, mesleki örgütlenmeler, sendikal örgütlenmeler, siyasi parti örgütlenmeleri gibi daha birçok kurumlarda bu özelliği görebiliriz. Örgütlenme ortak çıkarlar temelinde, ortak hedefler için birleşmektir. Örgüte hakim guruplar veya şahsın özelliği örgütü ya felakete ya da başarıya götürür. Birliğin başına geçen adamın liderlik vasfı yanında psikolojik durumu da çok önemlidir. Kişilik bozukluğu olan bir psikopatı, kulubun, partinin veya sendikanın başına getirirseniz, o partinin veya kulübün veya partinin sonu içindekilerle beraber hüsrandır. Tarihte örneği çoktur.
Daha küçük ölçekte, çevremize baktığımızda, kulüp idareciliği yapmış veya başka bir kurumda yöneticilik yapmış çok kıymetli başkanlar yaptıkları başarılı hizmetlerle övgü dolu sözlerle anılmaktadır. Bir de bunun tam tersi olanlar vardır. İdareci olduğu kurumda, sendikada veya kulüpte, üyesi olduğu taraftar veya üyeye, sırf şahsi garezi nedeniyle, düşmanca, iftiralarla, çamur at izi kalsın gibi, gayri ahlaki ve insani davranışlar sergileyen, ruh hastası liderler, başkanlar, yöneticiler, bencil çıkarları doğrultusunda hareket eden tipler iseler. Orada bir hastalık vardır.
İngiltere’de yaşayan Kıbrıslı Türklerin çoğunun favori takımı Arsenal futbol takımı. Nedenini sorduğunuzda bir cevabı var. Diyorlar ki Arsenal’ın forma rengi Kırmızı beyaz. Bu bize Türk bayrağının rengini çağrıştırır, dolayısı ile bize Arsenal Futbol takımı sempatik gelir, destekleriz. Bunu şunun için örnek veriyorum, her şeyin bir nedeni bir açıklaması vardır. Eğer siz mensubu olduğunuz, kurumun, sizde yaratacağı bir sempati yoksa başkanının sizin aleyhinize, ileri geri konuşmaları kulağınıza gelirse, siz birey olarak o kuruma sendika veya örgüte ne derecede güvenebilirsiniz?
O örgüt sizin bireysel haklarınızı ne kadar savunabilir?
Örgütün tanımlamasında öngörülen hangi ortak çıkar, hangi ortak hedef temelinde bileşilecek?
Demem o ki, örgüt başkanı çok ama çok önemlidir.