Tüm uçak yolcularına, uçağın mürattebatına, onların yakınlarına, Kuzey Kıbrıs ve Türkiye’ye “büyük geçmiş olsun !”. Neyseki bu uçak kaçırma olayı kansız ve hızla sonuçlandı.
Ancak bu olay bir kez daha göstermekte: terörizm ve mafya “ne sınır ne de dünya çapında sorunları” tanımakta. Onlar sadece mevcut durumu ustaca istismar etmekteler.
Güney Lefkoşa’da kimse sevinip. “Larnaka’da olmazdı Ercan’da olan” demesin. Bazen turistlerin çok yoğun olduğunda işlerinin ne kadar zor olduğuna kaç kez şahit oldum. Ama Larnaka’da böyle bir olay olduğunda da Kuzey Lefkoşa’da kimse “sevinmemeli”.
Adada yaşamakta olan Rumlar ve Türkler için tek hedef hem Rum Kesimi’nde hem de KKTC’de “huzur içinde yaşamak” olmalı.
Ancak Kuzey Kıbrıs’ta suç işleyen biri Güney’e kaçtığında “senin hırsızın benim misafirim” muamelesi görürse ve Güney’de suç işleyen biri de “kapağı Güney’e atarsam paçayı kurtarırım” diye hesap yaparsa bu işte büyük bir terslik var demektir. Bu durumda kazanan hep terörizm ve mafya ve de kaybedenler ise Türkler ve Rumlar olur. Öyle de olmakta.
Oysa hem Rum Toplumu hem de Türk Toplumu ellerindeki sınırlı olanaklarla tek başlarına ne terörist tehlikelerle ne de insan ya da uyuşturucu kaçakçılığı gibi sorunlarla başa çıkabilecek konumdalar.
Rum Kesimi AB üyesi olmasına ve AB ülkeleri polisi ile sıkı işbirliği yapmasına, KKTC‘de Türkiye ile sıkı işbirliğine güvenme olanağına sahip olsalar da örneğin anlatıldığına göre “Rum Polisi yakaladığı kaçak mültecileri adanın Kuzey sahillerine bırakırken” o sahillerinde aynı adada olduğunu unutacak kadar “kör” olursa ve de diğer taraftan Kuzey Kıbrıs’tan bir şekilde Rum Kesimi’ne kaçak geçenler için “oh aldılar başlarına” belayı diye düşünenler varsa adanın tamamında asayişi sağlamak gerçek anlamda mümkün olamaz.
“Uyuşturucu ve insan kaçakçılığı, fuhuş, kaçak göç” her iki taraf içinde büyük sorun durumunda.
Şimdi “Kıbrıs Sorunu çözülmedi” diye iki tarafın polisinin INTERPOL ve EUROPOL desteğiyle işbirliği yapmasına “olanak yok” diye düşünenler gibi davranacak olursak çözüm olmadığı sürece -ki bu galiba daha çok uzun sürecek- birbirine destek olmayan Türk ve Rum polis birimlerinin mafya tarzı yapılanmalar tarafından ustaca istismar edilmerini de “kader” diye kabul ederek iki toplumun da huzurunun bozulmasına göz yummak aslında en büyük sorumsuzluk olmaz mı?
İki taraf arasında polisiye işbirliği kapsamında yasadışı davrananların ortak takibi ve yakalanması mümkün olabilmeli. Hatta bu alanda hukuk devleti prensipleri çiğnenmeden -yani gerekli adli yolların da devreye girmesi sonucu- gerektiğinde “karşılıklı iade” mümkün olabilmeli.
Hatta “kaçak göç” sorununun çözümü için adaya kaçak yollardan girenlerin ortak bir uygulama ile adanın tamamından “sınır dışı edilmeleri” için işbirliği yapılabilmeli. İnsan kaçakçılığı yapan Türk ve Rum çeteleri karşılarında KKTC ve Rum Kesimi polisini bulabilmeli!
Bazıları benim bu yazdıklarımın mümkün olmadığını iddia edecek. Oysa polisiye düzeyde işbirliği iki tarafında çıkarına. Ortak çıkar söz konusu.
Adanın birleşmesini isteyenler için bu işbirliği iyi bir deneyim olabilir. Adada bir birlikteliğe karşı olanlar içinde bu durmun çok uzun süreli sağlıklı işleyişi için bir uygulama olabilir. Her iki şıkta da adada asayişin sağlanması çok daha verimli olacak ve adanın insanlarının daha huzurlu yaşaması mümkün olurken diğer taraftan hem terörizmin hem de mafyanın adayı Kuzey Kıbrıs ve Rum Kesimi arasındaki işbirliği yoksunluğundan dolayı bir “cennet” olarak görmesi engellenecektir.