Yaşamın sürprizleri

Her yeni güne başlarken ondan olağanüstülükler beklemek gibi bir alışkanlığım vardır.

Her yeni güne başlarken ondan olağanüstülükler beklemek gibi bir alışkanlığım vardır. Olumlu, güzel ve sürpriz gelişmeler... Genelde boş günlerime ya da amacı az günlerime denk gelir. Böyle olunca da sevincim daha çok olur tabi...
Sabah uyanıyorum. Yatakta, gözlerimi açmadan programımı aklımdan geçiriyorum. Gün içinde pek fazla koşuşturmacam olmadığını düşünüp biraz tembellik etmeye karar veriyorum. Derken telefon çalıyor. İlk “ Günaydın” ım Ufuk’tan... (Ufuk Taneri) Sevgili arkadaşım, gönül dostum Lefkoşa’ya geliyormuş. Hemen Gloria Jeans’de kahve içip sohbet edelim, diyor. Hiç hayır der miyim, hemen kalkıp hazırlanıyorum. Baş başa tatlı bir sohbetimiz oluyor. Rektörlüğüyle ilgili son hukuksal gelişmeleri konuşup tartışıyoruz. Erkek egemen toplumda kadın olmanın zorlukları bunlar... Biz Avrupai bir yapıya sahip toplumuz diye istediğimiz kadar yırtınalım, göstergeler öyle demiyor. Kişisel başarınız, başkalarını rahatsız ettiği sürece çelmeler takılmaya devam edecektir. Kaçınılmaz bir sonuç bu...

Neyse kahve sonrası, biraz da alışveriş deyip butiklere dalıyoruz. Onunla olmak her zamanki gibi keyif... Bayramın üçüncü gününü de kalabalık ve nezih bir grup olarak onda geçirmiştim. Unutulmaz bir gündü gerçekten. Enfes fırın kebabının lezzeti, damağımda hala...

Onu Girne’ye uğurlayıp eve dönüyorum. Dinlenirken bizim kanalı izliyorum. Derken alt yazı geçiyor. Gaziantep Valisi Süleyman Kamçı’nın Ada’mızda olduğunu öğreniyorum. Hemen telefona sarılıp Ayşe Hanımı arıyorum, mesaj bırakıyorum. Anında telefonum çalıyor. Evet, o da eşiyle burada... Dün akşam gelmişler. Golden Tulip’te yemekteyiz hemen gel, seni çok özledim, diyor. Zaten otel, benim evime çok yakın. Kalkıp gidiyorum. Kalabalık bir yemek... Büyükelçimiz, Belediye Başkanımız, bazı milletvekilleri... Lefkoşa Belediyesi ile Gaziantep Belediyesi kardeş olmuş.
Ayşe Hanımla sarmaş dolaşız. Valim Süleyman Beyle de gayet içten bir sohbet sürüyor. Onlarla Çanakkale’den tanışıyoruz. Yıl 2000... Dostluğumuz sürüyor. Gerçek dostluklar, zaman, mekan dinlemeden sürenlerdir zaten... Çocuklarımızı konuşuyoruz. Akşam Lefkoşa’daki Merit’te Antep Kına Gecesi gösterisi var. Ona da davetliyim. Akşam olmadan biraz kaçamak alışverişe götürüyorum kendilerini. Sonra gösteriye gidiyorum. Tokat’taki saldırı nedeniyle keyifler bozuk. Program biraz kısa tutuluyor.
Ertesi gün Girne Jasmine Court’ta kalacaklar. Valimden izin isteyip akşamüstü Ayşe Hanımı kaçırıyorum. Cafe Dükkan’da çıtır çıtır yanan şöminenin önünde uzun uzun sohbet ediyoruz. Şık bir servisle çay içip Kıbrıs’ın hellim, nor ve kıymalı böreğinden tattırıyorum. Bir ara sahibi Emel Hanım yanımıza geliyor sohbet ediyoruz. Oğlu Hasan Kale Kişi öğrencimdi. Onunla da konuşuyoruz. Öğretmenlik, yıllar da geçse böyle bir şey... Öğrencileri bir bütün olarak hatırlamak... Adıyla, ailesiyle ve saygı ve sevgisiyle... Ardından kahvemizi de benim evimde içiyoruz. Ayşe Hanım bana zarflı, Antep işi, gümüş kahve fincanları getirmiş. Bir de gece mavisi Antep ipeğinden ceketlik bir kumaş...

Dostluklar ve sürprizler böyle bir şey... Bugün bir şey yok, dediğinizde günü değil, birkaç günü içine alan güzellikler sizi sarıyor. Zamanınıza anlam ve renk katıyor. Elbette elinizi uzatmanız, yerinizden kıpırdamanız ve emek vermeniz şartıyla... Sevgiyle kalın efendim...
Bu haber 3012 defa okunmuştur

:

:

:

: