Sakın bu kaleme aldığım yazım yanlış anlaşılmasın!
Aşağıdaki satırları yazmamın amacı sorunları dile getirmek değil, tam tersine Kuzey Kıbrıs’lılar ile birlikte çabalayan dostların KKTC’nin sıkıntılarını pratikte yaşayarak nasıl “uzmanlaştıklarını” anlatmak.
Son bir yıl içinde en az üç ayrı nedenle Lefkoşa ve Girne’ye gelen Türkiye kökenli bir Alman politikacı dost futbol ile ilgili yaşanan sıkıntıları öğrendikten sonra bu alanda boykotu kırmak için kolları sıvadı. Almanya’nın Birinci Ligi’nde oynayan bir takımın aynı zamanda Üçüncü Lig’de de top koşturan ekibini Lefkoşa’ya getirmek için tüm gerekli girişimleri yaptı.
Alman Takımı’nın yöneticileri KTTC’ye gelmeye ve iki karşılaşma yapmaya karar verdiler. En son bir İngiliz Takımı ile yaşananları da araştırıp hazırlıklara başladılar. İlk olarak FİFA ile gerekli yazışmalar yapıldı. Almanya Futbol Federasyonu ile gerekli görüşmeler ve yazışmalara gerçekleştirildi. Bu arada Almanya’da her şey dört dörtlük planlandığı için maçlar için gün düşünüldü. Uçak biletleri reserve edildi.
İşte bizim Türkiye kökenli Alman politikacı dostumuzun ve Alman Furtbol Takımı yöneticilerinin Kuzey Kıbrıs Gerçeği konusunda kendilerini hayretler içinde bırakan gelişmeler de böyle başladı.
İlk olarak FİFA yan çizdi. Alman Futbol Takımı pes etmedi ve Almanya Futbol Federasyonu’nu ikna etti. Ancak bu sefer de ortaya Rum Futbol Federasyonu’ndan bir mektup çıktı. Rum Futbol Federasyonu Almanlar’dan maçı oynamaları çok sayıda şartı yerine getirmelerini istedi. Alman Futbol Takımı Ercan’dan KKTC’ye giriş yapmayacaktı ve Kuzey Kıbrıs’ta Alman Takımı ile sadece test maçı olarak tanımlanan maçları yapacak takımlar Rum Futbol Federasyonu’ndan izin talep edeceklerdi.
Alman tarafı bunları aşabilmek için çabalamaya devam etti. Bir yöneticisi bizzat Almanya Dış İşleri Bakanı ile bu konuyu görüştü. Her şey nafileydi.
Son olarak benimle telefonlaşan aynı yönetici Kuzey Kıbrıs’ta maç yapacakları takımın kendilerinin Larnaka Havaalanı üzerinden KKTC’ye gelmelerini ve Rum Futbol Federasyonu’ndan izin talep eden bir yazıyı Güney’e yollayıp kopyasını da Almanya’ya iletmelerini talep etti. Başka türlü gelme şansları yoktu.
Ben de bu konuşulanları Kuzey Kıbrıs’taki takımın başkanına aktardım ve o çok net ve de kendisini tanıdığım gibi onurlu bir şekilde Rum tarafından dayatılan bu şartların “sporu nasıl kirlettiğini” hatırlatıp bu şekilde maç yapamayacaklarını belirtti. Şimdilik bu fasıl kapandı.
Türkiye kökenli politikacı arkadaşım üzgün. Yılmadı kavgaya devam edecek. Bence Rum Kesimi bu çirkin tavrıyla kazandığını sansa da kazanamadı. Kaybetti. Çünkü Almanya’da futbolun önde gelen isimleri ilk defa politikanın futbolu ne kadar çirkin bir şekilde kullandığını hayretler içinde yaşayarak Kuzey Kıbrıslı insanların çektiklerini öğrendi.
Yapılamayan varsın bir maç olsun. Bizler adım adım ve gerekirse onca emeğe rağmen sadece bir adım atarak AB’de Rum Kesimi’nin gerçek yüzünü teşhir etmeye devam ediyoruz.
Kuzey Kıbrıslı dostlarım bilsin istedim. Onlarla beraber bu haklı kavgayı veren Türkiye kökenli milletvekilleri hiç beklemedikleri tarzda bir psikolojik savaşa karşı mücadeleyi öğrenmekteler. Ancak bu onları yıldırmıyor. Tam tersine daha kararlı yapıyor.
Köşemde bu çabaları hep size aktaracağım. Ama söz veriyorum güzel başarı öyküleri de okuyacaksınız. Rum Kesimi’nden bunları okuyanlar daha da “hırçınlaşsalar da” artık zaman bize çalışıyor!