Cuma Günü Kıbrıs’ta ilk defa bir futbol maçı seyrettim. İlk 45 dakikasını izlediğim Çetinkaya ve Küçük Kaymaklı arasındaki maç keyifliydi. Sadece “Sarı kırmızı” renklerinden dolayı değil tarihte oynadığı anlamlı rolden dolayı da sempati duyduğum Çetinkaya yenildi. Ama gerçekten de benim izlediğim ilk yarıda da Küçük Kaymaklı daha iyiydi.
Politika da futbol, iş yaşamında da golf bu alanlara gönül verenler için “olmazsa olmazların” başında gelir.
Rum Kesimi ve KKTC arasında oynanan futbol maçını izlediğimizde “maçın şu son anlarında ilginç gelişmeler var” demek doğru olur.
Bir futbol takımı düşünün sahası hep cezalı. Kendi seyircisi önünde oynamasına izin verilmiyor. Yabancı oyuncu transferi yasak. Tüm maçlarında hakemler karşı takımın yoğun seyirci desteğinin baskısı altında tek taraflı düdük çalmaktalar. Antremanını bile sadece toprak sahada yapmak zorunda. Oyuncularına haksız yere gösterilen kırmızı ve sarı kartlara karşı kendini savunma şansını bile sunmuyorlar bu takıma. İşte kırmızı beyaz renklerle her şeye rağmen centilmence oynayan Kuzey Kıbrıs takımının konumu bu!
Ona karşın sürekli kendi sahasında oynayan diğer takımın keyfi yerindeydi eskiden. Kendi onbirinin yanı sıra hakemi de kendi için koşturmak için her numarayı çeviriyor. Sürekli maç satın alan ve futbolcularının dopingli olup olmadığının bile kontrol edilmesi mümkün olmayan ve de tüm seyırci desteğine sahip bir futbol takımı. Üstelik KKTC takımına karşı çıktığı her maç öncesi federasyona baskı yapıp, “maçı oynamayalım bizi hükmen galip ilan edin” diye yaygara koparmakta!
Üstelik eskiden o zamanki KKTC takımının antrenörü, kalecisi, beki, oyun kurucusu ve hiç atamasa da golcüsü Denktaş’ın sürekli kendi alanına çekilmiş oyun düzenine de alışmış bir Rum takımı söz konusu. O yıllarda KKTC takımı topu sadece taca atarak zaman kazanmaya çalışırken Rum onbiri sahanın tamamına yayılmış izleyenlere “bunlar iyi top oynuyor” dedirtmeyi de kolay becermekteydi. Ayrıca her maç günü de KKTC takımı “maça çıkmıyoruz” dediği için Rum Takımı sürekli terlemeden, yorulmadan “hükmen galip” olabilmiş.
İşte son yıllarda KKTC ekibinde taraftarlarının isteği üzerine gündeme gelen köklü değişiklik birden her şeyi değiştirmiş durumda. Modern bir futbola yönelmiş ve oyunu İngiltere ya da Almanya’dan farksız bir şekilde oynamaya kararlı Kuzey Kıbrıslı futbolcular ve onların başarılı antrenörleri Talat ve Soyer teknik ekibinin usta taktikleri tüm haksız sağlanan üstünlüklerine rağmen Rum takımını şaşırtmış durumda.
Artık eskiden olduğu gibi sahaya çıktığında topu sadece taca atan bir takım yok. KKTC ekibi sürekli gol arıyor ve Rum takımı ve de izleyicileri de farkında gol çok yakın. Rum kalesinin filelerinin havalanması artık an meselesi.
İşte Kuzey Kıbrıs ekibinin ve televizyonda maçı izleyen taraftarlarının gururla tam “gol” diye bağırmaya hazırlandıkları ama henüz ya direkten dönen ya da kaleyi milim ıskalayan ama ümit veren akınlardan bazıları: “Annan Planı ” şutu, “8 Temmuz” köşe vuruşu, “5 Eylül” rövöşatası, “son dönem yurt dışında kurulan ilişkiler” şeklinde izlenen paslaşmalar, “yabancı sermayenin Kuzey Kıbrıs’a gelmeye başlaması” degajları, “Kuzey Kıbrıs’ta yaşam koşullarının hep iyiye gidiyor olması” disiplin ve kondüsyonu”, “Abdullah Gül ziyareti” frikiği ve son olarak “Lazkiye” şutu !
Evet değerli futbolseverler havada gol kokusu var.
Kuzey Kıbrıslı onbir sürekli Rum Kesimi takımını sıkıştırmakta. Ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Onun için sürekli topu taca atıyorlar! Sürekli faul yapılyorlar! Hatta 2008 yılını Şubat ayında antrenörü de eve yolluyabilirler.
Terliyorlar ve hırçınlaşıyorlar.
Evet hiç bir zaman gole bu kadar yakın olmamıştı bu onbir. Böylesine güzel futbola hasretti seyirciler. Tüm dünya otoriteleri şu sıralarda boşuna övmüyor KKTC ekibinin oyununu.
Şimdi Kuzey Kıbrıs ekibini destekleme zamanı!!!