Gün batarken

Filmler gerçek yaşamın aynasıdır, kurmaca bile olsalar...

Filmler gerçek yaşamın aynasıdır, kurmaca bile olsalar... Kurmacayı yaratan da sonuçta insandır ve doğaldır ki yaşadığına benzer şeyler yaratacaktır. Sanatçıların çok özel insanlar olduğuna inanıyorum. Tanrı, onları çooook özenle donatmıştır. Bu yüzden yaratırlar, hem de durmadan...

Beyaz perde dediğimiz sinema da renkli olalı daha bir albenili ve etkili oldu gerçekten. Siyah-beyaz dönem bizim çocukluğumuzda kaldı ve artık nostalji oldu. Geçen akşam Girne Belediye Tiyatrosundaydım. Şu aralar hangi etkinlik varsa ordayım. Gün Batarken’in galasına davetliydim. Atilla Dorsay ve eşini mutlaka görmeliydim ama ne yazık ki ağır bir grip geçiriyordum, o halde gitmek olmazdı. Neyse ben de daha sonra gittim.

Bugüne dek Kıbrıs konulu çekilen filmlerin en özgün ve en iyisiydi bence. Önyargılı değildim giderken ama çok da fevkalade bulacağımı ummamıştım doğrusu. Bir görelim bakalım, diye geçirmiştim aklımdan...

Öykü sıradan gibi geldi ama işlenişi, bağlantıları, sade ve yalın anlatımı beni büyüledi... Görüntüler, çekimler tek kelimeyle mükemmeldi. Renkler, ışıklar çok güzel yakalanmış. Ayrıca hiç abartıya kaçmadan, konular ve sorunlar olduğu gibi sergilenmiş. 35 yıldır bu ülkede yaşayan ve ADAyı, insanını, doğasını çok seven ve ona sahip çıkan bir Kıbrıslı olarak yüreğim acıdı, inanın bana hem de çok acıdı...

Bir yeri sevmek, oraya sahip çıkmak, emek vermek orayı güzelleştirmek için... orda doğmak gerekmediğini en iyi bilenlerdenim. Yanlışımız: Yaşadığımız toprakları BİZİMsememek, BENİMsememek... Sorumluluklarımız konusunda bilinçlenmek ve toplumsal uyumu yakalamak... Yapılan yanlışların neresinden dönülse kardır. Toplumda ben ve öteki duygusunu körüklemeden en iyiyi ve doğruyu bulmak... Her ne yaparsak yapalım, toplumumuzun ve insanımızın yararına olanı yapmak...

Filmde Kıbrıs’ın yıllardan beri süregelen sorunları, adeta kangren olan sorunları son derece sade bir anlatımla, öyle güzel işlenmiş ki! Neler mi? Neler yok ki!

Güneyden kuzeye göç/ eşdeğer konusundaki haksızlıklar/ savaş sonrası anavatandan plansız şekilde göç eden yüzlerce insan/ uyuşturucu/ adam öldürme/ kumar/ fuhuş... En önemlisi de YARINsız ve güvensiz bir toplum psikolojisi... Son sannelerde ben de, salondakiler de gözyaşlarımızı tutamadık. Eminim hepimiz DERİN DERİN düşündük.... DERİN gibi düşündük ve mutsuz olduk... Amaç da buydu sanırım, bizi düşündürmek. Sadece düşünmek yetmez ama çözümleri arayıp bulmalı, sorunların giderilmesi için elele vererek çalışmalıyız.

Yaşadığımız topluma ayna tutan bir senaryo... Sadece gerçekler ama abartısız ve olduğu gibi... Hatta insana “Daha neler var neler ....” dedirten, arkasını sizin tamamladığınız anlar... Ben Kuzey TARIK’ı , öyküsü ve oyunu için yürekten kutluyorum. Çok doğal ve çok içten bir çekim olmuş. Filmin kareleri çok iyi seçilmiş. Görüntüler kusursuz...

Elbette filmde rol alan tüm sanatçı ve kişileri de kutluyorum. Sadece bir konuyu söylemeden geçemeyeceğim. Filmin müzikleri çok güzel seçilmiş ama birden bitip susması, diğerine geçerken bir an durması, akıp giden sahnelerde izleyiciyi duraksatıyor, düşünce akışını bozuyor gibi geldi bana... Bu benim düşüncem naçizane... Onun dışında, filmin rahatça Avrupa ve dünya filmleriyle boy ölçüşecek kalitede olduğunu gördüm.Bence yarışmalara katılıp sesini duyurmalı... Tekrar sevgili TARIK’ı ve yönetmen Cemal YILDIRIM’ı kutlar, yeni başarılara imza atacaklarına olan inancımı tekrarlarım. Bizi çok bekletmeyin ama....
Bu haber 2968 defa okunmuştur

:

:

:

: