Aklına kürsüden inmek de mi gelmiyor?

Nasreddin Hoca, bir gün mahalle mescidinde halka vaaz vermek için kürsüye çıkmış.

Nasreddin Hoca, bir gün mahalle mescidinde halka vaaz vermek için kürsüye çıkmış. Etrafını saran cemaat acaba ne anlatacak diye merakla bekleşirken Hoca, kürsüde elini şakağına koymuş, düşünürmüş. Hatırına bir şey gelmiyormuş. Bir süre sonra: “Ey cemaat! Siz benim söz söylemekte aciz olmadığımı bilirsiniz. Lakin bugün aklıma bir şey gelmiyor”, demiş. Bu sözler üzerine kürsünün dibinde oturan oğlu Hoca’ya yaklaşmış ve: “Baba, hatırına kürsünden inmek de mi gelmiyor?” demiş.
UBP’nin adayı Eroğlu’na bunu söylemeli işte. Belki de DP’nin Denktaş’ı bu şartla destek belirtti Eroğlu’na…
34 yıl devlet yönetiminde olmakla böbürlenen, 18 yıl başbakanlık yapan bir aday, ülkenin bu halde olmasına neden olan birinci derece zanlıyken ne vaat ediyor ki seçmene?
Saray Otel’in terasından izlediğim genel seçimlerde de yapacakları konusunda bir sürü şey sıralamıştı. Hangi birini yaptı dersiniz?
Şimdi yine tüm gerçekleri reddeden, hayalden öteye gidemeyecek sözler veriyor, öylece karşısına dizilen kalabalığa.
KKTC’yi tanıtacakmış!
Nasıl yapacağını ne kendi biliyor ne de onu destekleyenler.
Alayköy’de UBP’lilerle buluştuğum gün bunun cevabını arıyordum. Yani gerçekten buna inanıyorlar mı diye meraktaydım. Nitekim kendileri de inanmıyor tanınacaklarına. Çoğu yaşlı ve kırsal kesim insanı olan destekçileri neden peşinden gidiyorlar Eroğlu’nun?
Daha ne kadar hamaset edebiyatına gönül verecekler, daha ne kadar milliyetçilik damarından nemalanacaklar, daha ne kadar hapsedecekler geleceğimizi sınırlara? Ne kadar daha dışlayacaklar kendilerinden olmayanı? Ya da daha ne kadar kasabalı siyaset yapacaklar köy kahvelerinde? Mikrofona abanıp çığırtkanlık yapmak mı siyaset?
Son beş yılda olanların üzerinden mi temizleyecekler geçmişte yaptıklarını?
Yine buna izin mi verecek Kıbrıs Türk halkı? Yoksa başka bir dünya olduğunu bilerek mi yürüyecek bağımsızlık yolunu? Kapana sıkışmış fare gibi yaşamaya daha ne kadar boyun eğilecek? “Küstüm, oynamıyorum” anlayışıyla mı çözülecek bu lanetli sorun?
‘Fark var, arkasında halk var!’
Bu sloganı hangi kızı buldu acaba Başbakan’ın? Biri Sizi Gözetliyor isimli saçma programının sponsoru olup da onca insana sefalet yaşatan, tuvalet kağıdını bile eksik bırakan, yarışmacılara verdiği hiçbir sözü tutmayan kızı mı? Yoksa babasını sahneye itmek için Türkiye’deki belediyelerin kapısını aşındıran kızı mı?
Her kimse yaptıkları işlere benzetmişler bunu da.
Fark bunun neresinde Allah aşkına?


DEMEK Kİ NEYMİŞ…

UBP’nin sıkı destekçilerinden, uzun yıllar belediye başkanlığı yapmış olan Osman Tabak’ın gazetemize yaptığı açıklamalar bir ironi örneğiydi aslında.
Tabak, Erdoğan hükümetinin Kıbrıs’taki seçimlere karışmasından rahatsız olduğunu söyledi. Dincileri sevmediğini ekleyerek buradaki iradeyi yönlendirmeye çalıştıkları gerekçesiyle Ankara’yı suçladı. Sanki karşımdaki on yıllarca hükümet eden UBP’li değil de seçimlere müdahale edildiği için zamanında meclise girmeyen TKP’li ya da CTP’li biriydi.
Soru şu: Aynı Tabak o zaman da, “Türkiye seçimlere müdahale ediyor, buna hakkı yok” diyor muydu?
Demek ki neymiş; keser döner sap döner, gün gelir hesap döner!


SAMİMİYET ZOR ZANAAT

Dünkü Star Kıbrıs’ta, Ersin Tatar’ın TC Maliye Bakanlığı’nın kapısından geri çevrildiğini yazdık. Bakan dün haberi yalanlayan bir açıklama yapıp kesinlikle böyle bir talebi olmadığını anlattı.
Külahımıza anlattı tabii. Bakan’ın açıklamasının ardından yine Ankara kaynağımıza ulaştık ve Bakan’ın haberi yalanladığını söyledik. O da bize; “E ne sandınız, çıkıp; ‘evet kapıdan geri çevrildim’ mi diyecekti? Ankara onları uyarmıştı, laf dinlemezlerse böyle olur işte” dedi.
Kendisi de siyasetçi olan zat ne demek istedi acaba? Siyaset her yerde böyle samimiyetsiz yapılıyor demek.
Bu haber 1002 defa okunmuştur

:

:

:

: