İNGİLİZ İDARESİNE KARŞI NİSAN BİR İSYANI MI? ENOSİS RÜYASI MI?

Tam 55 yıl önce, bu gün, İngiliz’in Kıbrıs’taki sömürge idaresine karşı ilk bombalar patlatılmış ve kanlı Rum isyanı başlatılmıştı.

Tam 55 yıl önce, bu gün, İngiliz’in Kıbrıs’taki sömürge idaresine karşı ilk bombalar patlatılmış ve kanlı Rum isyanı başlatılmıştı.
Bizler çok kolay unutan insanlar olduğumuzdan, Kıbrıs’ın bu kara gününü, hep unutur ve fazla önemsemeyiz. Fakat Rum komşularımız, bu günü her yıl, büyük ve renkli törenlerle kutlarlar, hatırlarlar ve hatırlatırlar.
Neyi hatırlatırlar? Direnişçileri, EOKA’cıları ve onların fedakârlıklarını, kahramanlıklarını, Kıbrıs’ı İngilizlerin elinden alarak Yunanistan’a ilhak etme girişimlerini.
Bizim gençlerimizin çoğu bunu bilmez ve öğrenmek zahmetinde de bulunmaz. Siyasi liderlerimiz ve yöneticilerimiz, akademisyenlerimiz, araştırmacılarımız ve hatta tarihçilerimiz bile bu günü artık es geçerler.
Hele hele, bu yıl! Önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimleri var ya!
Bari ben olsun hatırlatayım dedim.
Kıbrıs Rumları, Kıbrıs’ı bir Yunan adası haline getirmek için İngiliz’in sömürge idaresine son verilmesini sağlamak amacıyla ilk girişimlerini 1931 de gerçekleştirmişlerdi. Kıbrıs adasını idare eden İngiliz Valinin konağını ateşe vermekle, gösterilerle işe başlamışlardı. İsyanları kısa sürmüş ve bastırıldıktan sonra bazı papazlar ile isyancılardan bir kaçı darağacına çekilmiş, idam edilmişti.
Yaklaşık 20 yıl kadar sonra, bu kez, bir plebisit(halk oylaması) yaparak, ezici bir çoğunlukla (nerede ise yüzde yüze yakın) ENOSİS (Yunanistan’la birleşme) kararı almışlardı. Hatta Birleşmiş Milletlere bu taleplerini götürmeye kalkışmışlardı. Ama akıl hocaları onlara, “İngiliz’in sömürgesi olmaktan çıkıp Yunanistan sömürgesi olmayı istemenizi BM doğru bulmayacak, siz bağımsızlık isteriz deyiniz” tavsiyesinde bulununca plağı değiştirmişlerdi.
İngiliz hükümet yetkilileri ile gizli görüşmeleri de olmuştu, o zamanki İngiliz Bakanları, “tamam, size tam bağımsızlık verebiliriz, vereceğiz, ama hemen olmaz, biraz bekleyiniz” deyince , sinsi sinsi örgütlenerek, silahlanarak, Yunanistan’ın da yardımı ile, 1 Nisan 1955 de kanlı, terör faaliyetlerini başlamışlardı. Başta Ortodoks kilisenin başı, Başpiskopos Makarios ve aslen Trikomolu (Yeni İskeleli), Yunan ordusunda subay, Yunan komünistlerine o dönem Yunanistan’da kan kusturan, acımasız, Yorgo Grivas, Diğenis kod ismi ile, silahladıkları EOKA savaşçıları ile terör eylemlerini, Enosis planlarını, yürürlüğe koymuşlardı. Tarihçiler çok daha iyisini bilmeli. Ben sadece kaba hatları ile genel bir tablo çizmeye çalışıyorum. Amacım, halkımıza Kıbrıs’ın bu hale gelişinin, düşmanlıkların, çarpışmaların, kan dökülmesinin, Kıbrıs’ın ikiye bölünmesinin, insanların yerlerinden barklarından köylerinden göçe zorlanmasının nedenlerini hatırlatmaktır.
EOKA- ELLAS-ENOSİS-DİĞENİS sloganları, mavi boya ile hükümetin resmi binalarına, okullara, göze batacak her yere kocaman harflerle yazılmış ve Kıbrıs Rum ve Ermeni halkının desteği sağlanmıştı. Baskı ve teröre karşı çıkmaya çalışan ileri görüşlüler de derhal imha edilmişti. EOKA tetikçileri, en önde Nikos Samsun, Yorgacis, Afksentiyu, Drakos, ve diğerleri evvela İngiliz polislerini, askerlerini, sivillerini, yöneticileri hedef almış, onlara pusu kurarak öldürmüş, evlerini, hükümet dairelerini, önemli işyeri ve binaları bombalayarak, ateşe vererek sömürge idaresine resmen isyan başlatmıştı.
Kıbrıs Türkleri şaşkın ve endişeli. O zamanın ileri gelenleri Türkiye’ye giderek Kıbrıs’taki gelişmeleri anlatarak, Türk hükümetinin dikkatlerini çekmiş ve yardım istemişti. Bize de saldıracaklar, hazırlıklı olmamız gerek. Kıbrıs’ı Yunan adası yapacaklar, Ak Denizden de Türkiye’yi muhasara altına alacaklar uyarılarını yoğunlaştırdılar... ve Başbakan Adnan Menderesin yardım vereceği sözünü aldılar.
Nitekim, çok geçmeden EOKA tetikçileri Türk polisleri, emniyet görevlilerini ve sivil halkı da öldürmeye, köylerinden kaçırmaya, etnik temizliğe başlamıştı. Çaresiz kalan Kıbrıs Türk gençleri önce Kara Çete, 15 Eylül, VOLKAN adları ile yeraltı örgütleri kurarak Rum saldırılarına karşı misillemeye geçti. Kaypak İngiliz, Rum-Türk kavgasını körüklemek için 650 Kıbrıslı Türk genci “auxiliary police-yardımcı polis” ve “Mobile reserve-commandos- Hazır yedek komandolar” olarak ödenekli personel olarak aldı ve İngiliz Polis çavuşlarına yardım etmelerini sağladı. Buna daha da içerleyen Rumlar artık, hiç tereddüt etmeden rastladıkları Türkleri katletmeye, köylerine saldırmaya başladı. İngiliz, yavaşça aradan çekildi ve Kıbrıs Rum-Türk çarpışmaları başladı... 1959 a kadar devam etti. Bu arada, kasım 1957’de VOLKAN’ın yerini, TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı) aldı ve bildirilerle bütün dünyaya, Kıbrıs Rum’una, Türküne, Yunanistan’a, İngilizce açık ve net duyurdu. “Kıbrıs Türkü namusunu, canını, malını, topraklarını azimle savunacak, ne Rum’a ne İngiliz’e teslim olmayacak, Kıbrıs’ın Yunan olmasına, Yunan boyunduruğu altına asla girmeyecek”. TMT Rum palikaryalarının, EOKA cıların korkulu rüyası haline geldi ve sonunda çarpışmaların durdurulması için siyasi liderlerle, İngiliz yöneticiler arasında pazarlıklar başladı. Türkiye, Yunanistan fiilen devreye girdi ve 1959 da Zürih’te, 1960 Londra’da varılan anlaşmalar sonucu Kıbrıs’a tam bağımsızlık verildi, Kıbrıs Cumhuriyeti de Kıbrıs Rum ve Türk halklarına teslim edildi. Bu cumhuriyeti ve halklarının haklarını da garanti altına almak üzere Türkiye, Yunanistan ve İngiltere garantörlük görevi üstlendi. İşte o garanti ve İttifak antlaşması sonucu, asırlar sonra Türk askerleri Kıbrıs’a ayakbastı. 650 kişiden oluşan Türk alayı Mağusa limanına bastığı gün Kıbrıs Türkü bayramların en büyüğünü yaşadı. Rumlar için de 950 Yunan askerinden oluşan Yunan alayı geldi, Larnaka’ya çıktı.
Kurulan Cumhuriyetin yaşatılmayacağı daha ilk günden belli olmuştu. Çünkü, Makarios ve Dr. Fazıl Küçük Londra anlaşmalarını imzalayıp da Kıbrıs’a döndükten sonra, Panaya köyünde Makarios yaptığı ilk konuşmasında, “şimdi mümkün olanı aldık. Bu kahraman savaşçılarımızın-EOKAnın- nihai hedefi değildi. Onların hedefine varıncaya kadar mücadelemiz sürecektir. Bu şimdiki durum, ENOSİS’e bir sıçrama tahtası olacaktır” demişti. İşte o nedenledir ki, Kıbrıs ortaklık Cumhuriyetinde bize verilen bütün hakları geri almaya kalkışan Makarios ve paramiliterleri, Aralık 1963 ünde NOEL paskalyası arifesinde Kıbrıslı Türkleri yok etmek planı “Akritas planını” devreye soktu. Ne olduysa oldu ve Kıbrıs adası sonraki gelişmeler, 1974 Yunan Juntası Darbesi sonucu, ikiye bölünmüş oldu. Fazla ayrıntılara girmeden yazmaya çalıştım. Kronolojik ve ayrıntılı bilgi vermeye kalkışmamdı sayfalar sığmayacaktı. Varsın o işi tarihçiler, araştırmacılar yapsın. Ben, olayları yaşamış, halkımın direniş mücadelesine katılmış, bir Kıbrıslı Türk olarak, gazeteciliğimin de bahşettiği bir görev sayarak, sizlere bu günün, yani 1 Nisanın bizler için ne demek olduğunu hatırlatmaya çalıştım.
Yazdıklarım Nisan Bir şakası değildir. Acı gerçeklerdir. Kıbrıs’ın ve halklarının neden bölünmüş olduğunun kısa tarihçesidir. Buyursun Rumlar başlattıkları terörün ve ENOSİS hayallerinin nelere mal olduğunu iyi değerlendirsinler, isterlerse yalnız 1 Nisan 1955’şi değil, 15 Temmuz 1974’ü de görkemli törenlerle kutlasınlar. Biz kendi işimize bakalım, çıktığımız aydın ve güvenli yolda yürüyelim.
Bu yazı oldukça uzadı, sayfada hakkım olandan fazla yer tutacağa benziyor. Umarım genel yayın yönetmenimiz ve yazı işleri sorumlumuz kırpmadan, kesmeden aynen yayınlar. Şimdiden teşekkürler.
Bu haber 169 defa okunmuştur

:

:

:

: