Her kadın bu yazıyı okumalı

Radikal Feministlerinden Ti-Grace Atkinson, evliliği kölelik, yasal tecavüz ve ücretsiz emek sözcükleri ile tanımlamıştı

Radikal Feministlerinden Ti-Grace Atkinson, evliliği kölelik, yasal tecavüz ve ücretsiz emek sözcükleri ile tanımlamıştı. Kadın üzerindeki her tür baskının esasında politik bir nedeni olduğunu savunmuş ve tecavüzün sadece seksle ilgili olmadığını, esasında kadını belli saatlerde belli ortamlarda tutmayı sağlayan bir tehdit modeli olduğunu savunmuştu. 

 

            Liberal feministler  erkek ve kadının aynı olduğunu ve bu yüzden de eşit haklara sahip olmaları gerektiğini savunurlarken, ikinci dalga feministler ki bu grupta; Marksist, Radikal, Sosyalist feministler vardır, onlar da kadın ve erkek arasındaki farklılıklara odaklanmışlar ve bu farklılıklardan dolayı kadınların daha iyi olduğunu savunmuşlar.

 

            Hem ikinci dalga feministler hem de Liberaller çok çarpıcı, topluma aykırı teoriler öne sürmüşler, hem de bazı konularda  kadına güç ve güven duygusunu aşılamışlar. Ancak bir diğer taraftan da kadını bir anlamda erkekleştirmişler. Liberaller eşitlik için kadınlara, erkeklerle aynı olmaları gerektiğini söylerken, ikinci dalga feministler de erkek egemen düşüncenin bir benzerini kendileri yapmaya başlamış. Kendinden farklı olanı –yani erkeği- dışlayıp onu küçümsemişler, değersizleştirmişler.

 

            Post feminist akım ise geçmiş bilgileri hem kullanmış hem de onları eleştirmiş. Aynı olmak eşittir eşitlik düşüncesine karşı çıkıp eğer herkes aynı olacaksa yaratıcılık, farklı düşünce, değişim nasıl gerçekleşecek gibi çarpıcı tartışmalar açmışlar.

 

            Kadın ve erkek farklıdır ama bu farklılık ikinci dalga feministlerin savunduğu gibi kadının üstünlüğünü belirlemez. Farklılık zenginliktir ve biz farklı olarak da eşit olabiliriz. Ben erkekten farklıysam, erkekte benden farklıdır. 

 

            Harita okurken zorlanıyorsam, arabanın lastiğini değişemiyorsam, serin havada çok üşüyorsam erkekten zayıf olduğum anlamına veya eşit olmadığım anlamına gelmez. Bunlar sadece benim farklı olduğumu gösterir. Belki çok üşüyorum ama çok da güzel kazak örebiliyorum, veya tüm araba tamircilerinin telefon numaralarını ezbere biliyorum,  güzel temizlik yapıp, çocuklarla  rahat iletişim kuruyorum, duygularımı rahat ifade edebiliyorum, işteki problemleri erken görebiliyor, detaylı çözümler bulabiliyorum…

           

            Tıpkı erkek olmak istemediğim gibi herhangi bir kadının da aynısı olmak istemiyorum. Aynısı olmak istediğim kimse zaten mevcut ondan bir tane daha olması için benim yok olmam gerek. Ben, ben gibi bir kadın olmalıyım. Farklılıklarım değişmesi gereken birer kusur değil, beni ben yapan, herkesten farklılaştıran dolaysı ile de değerleştiren özelliklerdir.

 

            Genelde başarılı iş kadınlarına, “bir bayan olarak iş hayatında nasıl bu kadar başarılı olabildiniz” sorusu sorulur. Bu soruda bazı ortamların erkek egemen olduğu vurgulanır, ki bu bence de doğru bir tespittir. Ancak aynı soru kadın olarak/erkekten farklı olmana rağmen bunu nasıl başardınız gibi bir anlamda taşır, ki bu tamamen yanlış bir düşünce yapısını destekler. Çünkü o işi o kadın, kadın olduğu için yani erkekten daha farklı stratejiler uygulayabildiği daha da önemlisi kendi olabildiği için başarmıştır.Farklılık onu rakiplerinden ayırtan değer olmuştur.

 

            Bu tartışmaları bilmek bana çok şey kattı. Çünkü kadın olduğum için kadın olmanın ne anlama geldiğini doğuştan bildiğimi düşünürdüm, oysa kadın olmak benim kimliğimin çok önemli bir parçası ve nasıl ki Kıbrıslı Türk olduğumu tarihi okuyarak, ailemden anılar dinleyerek, filmler izleyerek, ülkemi gezerek… oluşturuyor, pekiştiriyorsam kadınlık hakkında da düşünmeliyim, okumalıyım ve tartışmalıyım.  İyi  Pazarlar…

Bu haber 73 defa okunmuştur

:

:

:

: