Kıbrıs Türk Hava Yolları krizi 27 Haziran Yerel Seçimlerini gölgede bıraktı. Seçim kampanyası neredeyse bitiyor. Son iki hafta girdik bile. Yüksek Seçim Kurulu dün seçimlerle ilgili anket yayınlanamayacağına dair duyuru yaptı. Hoş bu kampanyada seçim anketi de yapılmadı ya!
Aslında bunu da sorgulamak gerekmez mi?
Neden yerel seçimlerde kamuoyu araştırması yapılmadı?
Partiler mi istemedi, yoksa bu işi kendine vazife sayan malum gazete mi yaptırmak istemedi?
Her neyse, bize lazım değil.
Dahası yaptırmadıkları daha iyi oldu.
En azından yalan yanlış yere insanların kafasını bulandırıp istedikleri tarafa yönlendirmeye çalışmadılar.
Bu seçimlerde olsun, birey seçmen tabir caizse; “kazanacak ata oynamak” yerine, yaşadığı kentte veya beldede kendisine en iyi ve sağlıklı hizmeti vereceğine kanaat getirdiği adaya oy versin.
Belediyeler toplum yaşamında en az merkezi hükümet kadar önemlidir. Bizim anlayışımıza göre merkezi hükümetten daha önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle yerel yönetim seçimlerini önemsemek gerekir. 27 Haziran 2010 tarihi 28 belediye başkanı için bir çeşit sınav günü olmalıdır. Biliyoruz ki, şu anda belediye başkanı olanların tümü de yeniden aday olmuşlardır. Demokrasilerde siyasi partilerin çok önemli yeri vardır. Yerel yönetimler de demokrasinin beşiği sayılmaktadır. Bu bakımdan, özellikle görevde olan belediye başkanlarına yeniden seçilmeleri için oy vermek niyetinde olan seçmenler iki kere düşünmek durumundadırlar.
Sırf üyesi ya da sempatizanı olduğu partinin adayıdır diye başarısız olduğu apaçık ortada olan bir belediye başkanına oy vermek demokrasiyle bağdaşan bir tutum değildir. Yönettiği belediyeyi batıran bir belediye başkanını yeniden aday gösteren parti hatalı bir karar almış demektir. Parti yanlış karar aldı diye o partinin yandaşları da bu karara uymak zorunda değildir. Tam tersine başarısız başkana oy vermeyerek elemeli ve partiye de başka zaman doğru adayla seçmenin önüne çıkması gerektiğini anlatmalıdır. Demokrasinin işlevini yerine getirmesinde esas rol bu anlamda seçmene düşer.
Yeniden aday olan belediye başkanları içinde başarılı olanlar da vardır, ancak başarısız olanlar da vardır. Seçimler de işte bunun içindir. Görevinde başarısız olanlar seçimlerde elenmelidir.
Bir belediye başkanı için başarının çeşitli ölçüsü vardır. Bunlardan ilki yönettiği belediyenin borçluluk durumudur. Yönettiği belediyeyi gırtlağına kadar borca gömen bir başkanı yeniden seçmek ne akılla ne de demokrasiyle bağdaşır. Çünkü sonuçta o belediyenin borçlarını başkan değil vatandaşlar ödeyecektir. Yanlış yönetim yüzünden vatandaşın ensesine borç yükü yükleyen bir politikacının belediyenin başında işi olmamalıdır.
Bu arada, “borçlu belediye” tanımını da doğru yapmak gerekir. Kent veya beldesine ciddi bir yatırım yapma amacıyla, belediyenin ödeme imkanları içinde edinilmiş borçları kesinlikle kastetmiyoruz. Bizim burada sözünü ettiğimiz borçlandırma, kayda değer hiçbir yatırım yapılmazken sırf oy amacıyla yapılan istihdamlar ve buna bağlı maaş-ücret yükü nedeniyle belediyenin ödeme gücünü aşan oranlarda borç altına sokulmasıdır.
Bizim buradan o türden büyük oranlarda borç yükü altına sokulmuş belediyelere örnek vermemize gerek yoktur. Vatandaşlarımız hangi belediyelerin bankalardan sonra tefecilerden bile borç alarak batık duruma getirildiğini bilecek bilgi birikime sahiptirler.
Bir de devraldığında borç batağında olan ve dönemi içinde yönettiği belediyenin bütün borçlarını ödeyip borçsuz hale getiren başkanlar da vardır. Sayıları çok sınırlıdır. Onları buradan saygıyla selamlamak istiyorum.
Umarım yönettikleri belediye sınırları içinde ikamet eden yurttaşlarım onların değerini bilirler ve yeniden seçerler.