Bir tarafta yarısı içilmiş su şişeleri, bir tarafta 5 kuruşluk kibritler, ucuz cinsinden oje gibi malzemeler ve bir yanda da, 80 bin imza toplayarak KKTC’yi tanıtma iddiasındaki derneğin dibinde 5 kuruşlar 5 sentler bulunan sözüm ona kumbarası.
Ve dedim ki; “Bu aziz devleti tanıtmak bu yolla olacaksa, bırakın dağınık kalsın. 1 kuruşla, 5 kuruşla, yabancıların Kanserle Savaş Derneği zannederek attığı 5 sentlerle tanıtma olmaz. Hem rezil oluyor, hem rezil ediyorsunuz...”
Ama dinleyen kim?
Birilerinin bu kuruşlara ihtiyacı olabilir, ama söz konusu olan devlettir.
Devletin adıdır, manevi şahsiyetidir, sokaktaki insanın huzurlu yaşama güvencesidir...
Ama dinleyen kim; kuruşların kararttığı gözler için bu değerlerin mânâsı sadece kuruştur.
Onun için de “Kellim kellim lâ yenfa...”
Sen söyle sen dinle.
Devletin kendi “Tanıtma(MA) Dairesi” de var ama yetmiyor ve ihaleye bile çıkmadan bu “Tanıtma-(MA)” işini de derneklere havale edip kurtulmuş (!).
Ama gerçekten kurtulmuş mu, orasını bilemem.
Çünkü; tanıtmadan tanıtmaya olduğu kadar kurtuluştan kurtuluşa da fark vardır.
Bakarsınız, o euro ya da sterlin sentlerini atanlar tanıyıverir devletimizi...
Ama yetmez...
Tanımaya önce devleti yönetenler ve bu devleti sevdikleri için tanıtmaya soyunanlar başlasa fena olmayacak!
SON SÖZ: Toplanacak 80 bin imzayı BM’ye göndermek için o maskara kumbaralarda toplanacak paraya ihtiyaç yok, gerçekten bu amaçla toplanıyorsa, o parayı ben karşılayacağım.
Amaç başka ise, sorun devleti yönettiğini zannedenlerle devleti tanıtma iddiasında olanlarındır, utanma arlanma duygusu şu an en çok onlara lâzım.
Ama bu da yetmez....
Hesap günü geldiğinde, karşılarında, bu devletin temelinde kanı, emeği olanları bulacaklar.
Bu arada... Vatandaş habere yorum yazmış ve dilenci parası toplayan kumbaralarla ilgili olarak Lemar’a mesaj gönderiyor. Ben de orada gördüm, onun için de noktasına virgülüne dokunmadan yayımlıyorum:
lemar komisyonmu aliyor
ayni maskaraligi ben de lemarda görmstüm. bu haberden sonrada kaldirmadiklarina göre komisyon aliyor olmamlilar…! kuruşlara çok ihtiyaçlari var zavalinin (şahin lefkoşa 22.06.2010)
İstediğim parayı şimdi alamazsam ne zaman?
Tarihini hatırlamıyorum ama sona gelindiği için önemi de kalmamıştır.
Çünkü “Bade harb-ül Basra...”
Yani “Basra harap olduktan sonra” neye yarar?
Ama olsun; hatırlamakta fayda var;
Bir yerlerden gelip Ercan sıcağında derin bir aldıktan sonra etrafta bir gariplik olduğunu seziyor ve işin aslını muhaceret kuyruğunda öğreniyorum. “Bu iş yerinde grev var...”
“Görev başındaki” sendikacı dostlardan biriyle karşılaşıp “Ukâlâlık (!)” ediyorum; “Bizim millet sabırlıdır. Hem olmasak ne yazar? Grev varsa var ama uçakta epey de turist var, sırası mıydı?”
Aldığım cevap tüylerimi diken diken etmiş, geleceği adeta gözümde canlandırmıştım.
Çünkü dostumuz; “İstediğim parayı şimdi alamazsam ne zaman alacağım?” diyordu.
Çünkü; bu mantığa teslim olmuş bir de hükümetimiz vardı.
Ona göre kim bağırırsa haklı oydu (!) ve üstelik (Her zaman olduğu gibi) yakınlarda seçim vardı.
ÇÜNKÜ; Ankara nasıl olsa (Kendi memuruna da yaptığı gibi) banknot matbaasında basar parayı, gönderirdi. Ne var ki; buna güvenerek altın yumurtlayan tavuk feda edilemezdi.
Ne var ki; karnındaki hazineye bir an önce sahip olma hırsımız baskın çıktı ve mevsimlerin her daim bahar-yaz olmadığını düşünmeden yaşadık.
SON SÖZ: Dövünmek için hem vakit geç, hem işe yaramaz. Şimdi önümüze bakma zamanıdır.
ÇÜNKÜ; sırada düze çıkmayı bekleyen (Aynı zihniyetin kurbanı) DAÜ var, Kıb-Tek var, Koop-Süt var, TÜK var, var oğlu var ve bu kurumlar bize lâzım.
Üstelik, Ankara’ya çamur atarak kurtulma şansları da yok!
TEKLİF KUTUSU
- Bizim hükümet KTHY konusunda Atlas Jet ile yüzde elli elli (Yani fiftifiti) ortak olmuş ya (Hükümet ööööle diyo)...
Biz de cümbür-cemaat “Yuttuk gitti anasını satayım” diye çıppana çalalım.
Neçün de den...
Yutmayıp da ne halt edelim gardaşım?
Yönetim Kurulu’nda 3 Atlas, 2 de biz olunca 3=2 olmuş baksanıza!
Duyan be buba?
- Duyan be buba?
- Sen ağnat da duyarım guzum.
- KTHYAtlas Jet’e verildi. Şimdi de “Hükümet Atlas Jet’e teslim oldu” diye kıyamet kopuyor.
- Şuradan hükümete telefon et ve de ki; “Madem bir iştir yaptın, arkasında sağlam dur. Pegasus’a vermiş olsan da ‘Sabancı’ya teslim oldu’ diyeceklerdi!”
ACI TEBESSÜM
Halk ne halt etsin?
Ali 3. sınıfa giden zeki bi çocuktu ama bir gün öğretmenin sorduğu “Siyaset nedir?” sorusuna cevap verememişti.
Eve gider gitmez babasına müracaat etti;
- Baba siyaset nedir?
Adam düşüdü ve çocuğun anlayacağı şekilde anlattı;
- Eve parayı kim getirir?
- Sen baba
- Ben kapitalist rejimim.
o parayı alıp ihtiyaçlarımızı kim karşılar?
- Annem.
- O da hükümet. Kardeşine kim bakar?
- Dadımız...
- Dadın işçi, kardeşin,
gelecek, sen de halksın. İşte bunların uyumunu sağlamaya çalışmak da siyasettir.
Ali hepsini not etti ve yatıp uyudu ama gece yarısı kardeşinin sesine uyandı. Çocuk altına etmiş, ağlıyordu. Ali annesini uyandırmaya çalıştı ama başaramadı. Dadısına koştu ama dadı salonda babasıyla güreş tutuyordu.
Ve Ali söylenmeye başladı;
-Kapitalist rejim işçiyi eziyor, hükümet uykuda, gelecek bok içinde, halk ne nal etsin şimdi?
VE yazarın sorusu: Peki halk ne halt etsin şimdi?