Deli Dumrullar kaldı mı?

Sıcak bir Ağustos akşamı... Ay gökyüzünde pırıl pırıl... Akdeniz nazlı nazlı kıyılarını okşuyor, Girne sahillerinin.

Sıcak bir Ağustos akşamı... Ay gökyüzünde pırıl pırıl... Akdeniz nazlı nazlı kıyılarını okşuyor, Girne sahillerinin. Böyle akşamlarda ya sahilde yürürsünüz, ya da bir yerde oturup içinizi serinletmesini umduğunuz dondurmanızı yersiniz. Tanıdıklara merhabalarınız olur. Çocuk sesleri arasında, kafelerden taşan müzik sesleriyle zamanı adımlarsınız. Geçmiş zamanlardan kareler hatırlatır yasemin satan çocuklar... Hoş onlar da çoook azaldılar ya...

Bu gece anlattıklarımın yerine Girne Belediyesi’nin Trabzon Devlet Tiyatrosu’nun sahnelediği, Dedekorkut’un on iki öyküsünden biri olan Deli Dumrul’u izleyeceğim. Sevgili Belediye Başkanım Sümer Aygın’a ne kadar teşekkür etsek azdır. Hani derler ya “Sezar’ın hakkı Sezar’a...” Doğrusu kültürel etkinliklerde galiba en etkin belediyemiz...

Oyun açık hava tiyatrosunda... Sekiz buçukta başlıyor. Hiç kaçar mı? Sekizde ordayım, arkadaşlarımla... Sanatın her dalına hayranım ama tiyatro bir başka... Yüzlerce insan aynı anda benzer duygular ya da düşünceler içinde. Aynı noktada gülüyor aynı noktada üzülüyorsunuz.

Oyun enfes gerçekten. Konusunu bilseniz de, daha önce izlemiş de olsanız her dem taze bir zaman dilimi... Yavaş yavaş doluyor tiyatro... Dileğim gerçekleşiyor sonunda, hiç boş yer kalmıyor. İşte görmek istediğim de bu. Oyun başlıyor. Aman Tanrım, ne kadar güzel bir sahne performansı... Kostümlerdeki yaratıcılık hayallerinizi görünür kılıyor. Hele hele o develer... Derken oyun hızlanıyor. Haklının haksıza, mazlumun zalime kafa tutuşu... Her dönem bu böyle değil mi zaten. İnsanın olduğu her yerde, tüm zıtlıklar birarada. Bu arada yaşanan aşk... Aşkın iyiye, mükemmele yönlendirme gücü... İnanılmaz bir başkaldırış...

Haksızlıklara kafa tutan Deli Dumrullar yok değil ama yeterli değil. Yeterli değil ki, bir şeyler hala yolunda gitmiyor. Haksızlıkları savunmada el birliği şart, hem de gönül birliği kadar... Bireysel düşüncenin yerini toplumsal çıkarlar almadıkça, “gemisini yürüten kaptan” felsefesi bulaşıcı hastalık gibi yakamıza yapıştıkça işimiz gerçekten zor görünüyor.

Yüz yıllık Dedem Korkut’u bir daha anımsamanın bana verdiği huzurla uykuya dalacağım. Oyuna emek veren herkese gönül dolusu teşekkürler....
Bu haber 3202 defa okunmuştur

:

:

:

: