Almanya ile bir yılda gelinen nokta

Frankfurter Allgemeine Sonntag Gazetesi’nin bazı kalemleri hala Kuzey Kıbrıs’ı tanımadan uzaktan ahkam keserek KKTC’de “ev sahibi olma” konusunda yanlış yazılar yazıyor olabilirler. Elbette sekiz gün önceki Pazar Günü çıkan yazıda olduğu gibi bu yazılara kayıtsız kalmamak ve bu tarz yazılara Almanya’daki dostlarımızın en azından okur mektupları ile tepki vermesini sağlamak çok önemli.

 

Birileri Kuzey Kıbrıs hakkında yanlış bilgilerle dolu yazılar yazsalar da Almanya’da politika artık her şeyin farkında. Rum Kesimi’nin ortalığı boş bulduğu zamanlar geride kaldı. Bir yılı aşkın bir süredir Başbakan Ferdi Sabit Soyer’in bizzat en ufak detayı ile ilgilendiği “Almanya’ya Kuzey Kıbrıs Gerçeği’ni” anlatma çabalarımız ürün veriyor. Sosyal Demokratlar ve Yeşiller düzeyinde geldiğimiz nokta 2008 yılında tüm Kuzey Kıbrıs’lıları çok sevindirecek gelişmelere sahne olmaya gidiyor.

 

En anlamlı olan ise Alman firmalarının artık Kuzey Kıbrıs’taki ihalelere çok sıcak bakmaları. Üstelik onlar ihalelere ilgi duyduklarında fabrikalarının ve  planlama merkezlerinin olduğu eyaletlerde KKTC heyetlerini bizzat kendileri Eyalet Hükümeti temsilcileri ile biraraya getiriyor. “AB ya da bulundukları ülkelerin bankaları kaynaklı finansman olanakları” için de bizzat kendileri harekete geçiyor artık. Örneğin Kuzey Kıbrıs’a Alman Teknolojisi gelecekse ve bir ihale söz konusu ise bu yatırımı yapacak firma kendi eyaletinin Başbakanı’ndan bu konuda gerekenin yapılmasını istiyor. KKTC için bundan daha değerli bir gelişme olamaz.

 

KKTC’de Alman firmaları para kazanacaksa ve söz konusu olan AB kaynakları ise Almanya’nın “mali olarak sırtında taşıdığı AB” bir Alman Firması’nın kuracağı dev bir tesise desteği red ederse, bilinki en başta o firmada çalışan işçilerin sendikası kıyameti koparacak. Çünkü KKTC’de kazanılan bir ihale belki de söz konusu firmanın sağlam iş planlamasında bir ya da iki yıl ek kazanç anlamına gelecek ve işçiler de önlerindeki iki yılın sorunsuz olduğunu bilecek. Ama AB kalkıp da “o firmanın sahiplerinin ve çalışanlarının verdiği vergilerin yüklü bir miktarını alıp da” sonra bu paranın bir kısmının “Almanya’ya dönmesini” Rum Kesimi’nin “saçma , sapan propaganda söylevleri” nedeniyle engellerse, emin olun söz konusu eyalette firmanın olduğu bölgede halk AB konusunda hiç de iyi şeyler düşünmeyecek. Hükümetin de başı ağrıyacak.

 

İşte bu nedenle Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Salih Usar’ın öncülüğünde Hamburg Eyaleti’ne giden heyetimiz aynı Hessen Eyaleti’nde olduğu gibi “resmi” bir şekilde ağırlandı. Ne havalanında ne de başka bir yerde KKTC’nin “iddia edildiği gibi illegal” olduğunu hissettiren en ufak bir “kusur işlenmedi”. Özellikle Hamburg Belediye Sarayı’nda (eyalet ve kent sisteminde Başbakan aynı zamanda Belediye Başkanı) muhteşem bir “kabul” yaşandı. Ve işte orada en anlamlı cümleyi duyduk: “Firmaları-mızın ülkenizde gerçekleştireceği her projeye hükümetimiz de elinden gelen desteği verecektir.”

 

Evet politika ve ekonomi ülke çıkarları söz konusu olduğunda tam bir uyum halinde oluveriyorlar. Doğrusu da bu. Hristiyan demokrat politikacılar da “işbirliği” üzerine konuşabiliyorlar.  2008 çok güzel gelişmeler yaşatacak. AB kamuoyunu ve politikasını ekonomik alanda kazandığımız oranda, o ülkelerde Rum Propagandası’nın da anlamı kalmayacak. 

Kuzey Kıbrıs’ta yatırım düşünen Alman işadamlarının “ambargo” kelimesi ile hiç ilgilenmediklerini yaşamaktayım son zamanlarda!

Bu haber 495 defa okunmuştur

:

:

:

: